EBİLTEM blog sayfasına hoşgeldiniz.

Üniversite-Sanayi İşbirliği, Teknoloji Transferi, Patent, Avrupa Birliği Projeleri, Teknoloji Trendleri ve İnovasyon...

ShareThis

25 Ağustos 2011 Perşembe

Ticari Web Siteleri: Sanal İşyerleri

İşyerlerinin dizaynına, modernliğine ve rahatlığına gösterdiğimiz ilginin düzeyi, evlerimize gösterdiğimiz ilginin düzeyi ile neredeyse eşdeğerdir. Bu önermenin çıkış noktası, ağırlayacağımız konuklar arasında mekânsal bir ayrım yapmıyor olmamız ile ilgili olsa gerek. Bu noktadan hareketle, firmalarımızın 7/24 açık işyerleri olan internet sitelerine de aynı özeni göstermelerini bekleyebiliriz. Fakat maalesef mevcut durum bu beklentimizi boşa çıkaracak nitelikte.

TÜİK’in 2010 Ocak ayı itibari ile yaptığı araştırmaya göre, 10 ve üzeri personele sahip firmaların ancak %57’si, bir web sitesine sahip durumdadır. Aynı indikatörlerin kullanıldığı Eurostat araştırmasına göre Avrupa firmaları web sitesi kullanım oranı ise %70’e ulaşmak üzere. Aradaki farka ek olarak web sitelerinin kullanılabilirlik ve modern dizaynı konularında da soru işaretleri mevcut. Uluslararası işbirliklerinde ilk takdim noktası olan web sitelerinde yaşanan bu geri kalma durumu, rekabet gücünüze doğrudan etki edebilecek kapasitededir. 14 Ocak 2011’de yayınlanan yeni Türk Ticaret Kanunu, her şirkete web sitesi zorunluluğu getirdiği için, web sitesi kullanım oranı probleminde somut bir adım atıldığı söylenebilir. Küresel ticaretin kaçınılmaz bir ihtiyacı konumundaki web sitesi kullanımının, devlet eliyle dayatılarak gerçekleştirilebilmesi ayıbını göz ardı ederek konunun diğer boyutuna odaklanalım.

Küresel rekabetin yoğunluğu göz önüne alındığında, firma olarak bir web sitesine sahip olmak, rekabetin içine doğru atılan ilk adım olmaktan öteye gidemeyecektir. İyi dizayn edilmemiş, kullanılabilirliği düşük, firmayı yeterli düzeyde pazarlayamayan bir web sitesi, faydadan çok zarar da getirebilir. Küçük bir analoji yapmak gerekirse, tanıştığınız bir kişinin kıyafeti üzerinden edindiğiniz izlenimin ne derece etkili olduğunu düşünebilirsiniz. Web sitesi kullanımı ve verimliliği sorununun en ironik yanı ise, KOBİ’lerin problemleri arasında en kolay ve en az maliyetle çözülebilecek sorun oluşudur. İşyerlerine harcama yapmaktan kaçınmayan küçük işletmecilerin web sitelerine yapacakları harcamayı ekstra maliyet olarak görmeleri, üzerinde düşünülmesi gereken hatalı bir bakış açısıdır.

Problemin çözüm aşamasında fikir vermesi adına, bir ticari işletme web sitesinin sahip olması gereken kritik noktaları şu şekilde sıralayabiliriz:
  • Kolay kullanılabilir arayüz:Sitenin ziyaretçileri istediği şeyi kolayca bulabilmelidirler. Bu sitenizde gezinme sürelerini artıracaktır.

  • Firma geçmişi ve deneyimleri: Firmanızın sahip olduğu deneyimler, alımlılığı artıran bir unsurdur, ziyaretçide güven duygusunu artırır.

  • Katalog ve üretim alanı görselliği: Web sitenizin öncelikli amacı karşı tarafa bilgi aktarmaktır. Firmanızın üretim alanları ve ürünlerinin görselliği, kalıcı bir izlenim yaratmak adına en etkili yollardan biridir. Bu görsel araçların etkisi, profesyonel bir çalışma ile maksimuma çıkartılmalıdır.

  • Web sitesi uzantılı mail adresi: İş yazışmalarınızı kişisel e-mail adreslerinden ayırmanız, kurumsal kimliğin temel göstergelerinden biridir. Gmail, yahoo, hotmail gibi kişisel maile yönelik uzantılar, kurumsal kimliği oturmuş firmalarda kötü bir ilk izlenim yaratma potansiyeli taşır.

  • İngilizce versiyon: Sayılan kritik noktalar arasında en mühim olanı sitenin İngilizce versiyona sahip olmasıdır. Mükemmel bir altyapı ve görsellikle inşa edilmiş fakat İngilizce versiyonu olmayan bir web sitesi, firmanızı lokal düzeyde kilitleyecektir. Site arayüzünün İngilizceye çevrilmesine ek olarak, varsa ürün yelpazenizi sergilediğiniz katalog da mutlaka İngilizceye çevrilmelidir.
Yakın zamana kadar ‘çağı yakalamak’ sloganı ile birlikte kullanılan web siteleri, artık ticaretin yapı taşlarından biri haline gelmiştir. Bu bağlamda sanal işyerlerinizi gözden geçirme vaktiniz geldi de geçiyor.

19 Ağustos 2011 Cuma

TÜBİTAK 1505 KOBİ YARARINA TEKNOLOJİ TRANSFERİ DESTEK PROGRAMI: GİRİŞİMCİ KOBİ'LER İÇİN YENİ BİR FIRSAT


Üniversite sanayi işbirliğinin küresel bir motto haline gelmesi, finansal destek programlamalarının bu alana spesifik önem ayırmasını mecbur kılmaktadır. Destek programları altında bu güne kadar 5 farklı program yürüten TÜBİTAK, bu küresel trende ayak uydurmak adına yeni bir destek programı yaratmıştır. Akademik bilginin KOBİ’ler aracılığı ile ticarileşmesine yönelik destek sağlayacak bu yeni program, “1505 TÜBİTAK KOBİ Yararına Teknoloji Transferi Destek Programı” adı altında yürütülecektir.

Bilimsel bilginin üretim alanlarının izolasyonu, teknolojik yenilenme ve gelişim açısından olumsuz ve istenmeyen bir durumdur. 1505 destek programı çerçevesinde TÜBİTAK’ın hedefi, üniversite ve KOBİ’leri eşleştirerek bu izolasyon çemberini aşabilmektir. Programın KOBİ’ler açısından en can alıcı noktası, kendilerinden herhangi bir Ar&Ge faaliyetinin beklenmeyecek olmasıdır. KOBİ’lerin program çerçevesindeki sorumlulukları proje çıktılarının uygulamaya geçirilerek ticarileştirilmesi üzerinedir. Ar&Ge ve inovasyonun rekabetçi küresel düzendeki karşı konulamaz çekim gücü göz önüne alınırsa, 1505 destek programı KOBİ’ler için bulunmaz bir fırsat yaratmakta. Kısacası, bir KOBİ’nin 1505 programına dahil olabilmek için ihtiyaç duyduğu tek şey bir proje fikri!

KOBİ' ler İçin Tek Durak Merkez; Avrupa İşletmeler Ağı

Avrupa Komisyonu oluşturmuş olduğu IRC ve EIC ağları ile KOBİ’leri Ar-Ge, inovasyon, bilgi paylaşımı ve birlikte çalışmaya yönlendirerek AB üye ve aday ülkelerinin aynı zamanda gelişmesini ve ülkeler arasındaki gelişmişlik farklarını indirmeyi hedeflemiştir. Ancak, her iki kurumun da KOBİ’lere hizmet veriyor olması ve çoğu kez bazı konularda ortak hizmet sunmaları, hizmetlerin tek bir noktadan verilmesi fikrini geliştirmiştir. IRC hizmetlerini bir kurumun, EIC hizmetlerini başka bir kurumun vermesi KOBİ’lerin iki kurum arasında gelip gitmesine sebep olmuştur. Kurumların daha etkin çalışmalarını sağlamak amacıyla, tüm hizmetlerin tek çatı altında toplanarak KOBİ’ler için “Tek Durak Merkezi” nin oluşturulması yaklaşımı AB Komisyonu tarafından 2007–2014 yılları arası sürecek olan “Avrupa İşletmeler Ağı - Enterprise Europe Network” programını oluşturmuştur. 

 Avrupa Birliği Komisyonu 6 yıl sürecek program kapsamında 49 ülkede 600 Merkezin bulunduğu “Enterprise Europe Network” Ağını oluşturmuştur. Merkezlerin amacı kendi firmaları ile ağa üye olan ülkelerdeki firmalar arasında teknoloji transferi, Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları, ticari işbirlikleri, ortak yatırım ve ticaret, Avrupa birliği projeleri konularında birliktelikler oluşturmak ve bilgi dağılımının ve toplanmasının en etkin şekilde gerçekleşmesini sağlamaktır. Tek Durak Ofisi olarak hizmet verecek olan 590 Merkez, KOBİ’ler, diğer kurum ve kuruluşların bilgiye erişiminden finansal kaynaklara ulaşım, ticari ortaklıkların oluşmasına kadar her alanda danışmanlık ve yönlendirme hizmeti vermektedirler. Böylece firmalar tüm gerekli bilgileri bir noktadan sağlama ve daha hızlı hareket edebilme yeteneğine kavuşmuşlardır.

Avrupa İşletmeler Ağı vereceği hizmetler üç başlık altında toplanmıştır. Hizmetlerin temel amacı firmaların bilgi seviyesini artırarak, gerek finansal bilgi ve gerekse yeni teknolojilere ulaşmalarını sağlamak, yurt dışındaki firmalar ile teknik ve ticari işbirliği zeminleri oluşturarak onları teknoloji üreterek ihraç eden ve yabancı pazarlara ulaşan bir konuma getirmektir.

Avrupa İşletmeler Ağının Çalışma Alanı ve Sektörel Öncelikleri

Avrupa İşletmeler Ağı AB tarafından yönetilen, finanse edilen ve denetlenen bir oluşumdur. Çalışmaları Brüksel’de bulunan European Agency Competitiveness and Innovation (EACI) tarafından denetlenmekte ve koordine edilmektedir. Ağ üyeleri her 18 ayda bir kez olmak üzere raporlarını EACI’e ileterek yaptığı çalışmaları beyan etmekte ve finansal destek almaktadır. Her ülkenin bir proje koordinatörü ve finansal koordinatörünün bulunduğu EACI, aynı zamanda Ağın daha iyi çalışabilmesi için eğitimler ve Ağ Güçlendirme etkinlikleri düzenlemektedir.

Brüksel’de bulunan Ajans projenin doğrudan yürütülmesine müdahale etmemekte, sadece verilen taahhütlere ulaşılıp ulaşılmadığını ve projeye verilen desteğin amacına uygun kullanıp kullanılmadığını izlemekte ve kontrol etmektedir. Avrupa İşletmeler Ağı Merkezlerinin asıl yürütücüsü proje koordinatörleri ve proje ortaklarıdır.



5 Ağustos 2011 Cuma

2011-2013 KOBİ Strateji ve Eylem Planı: Yeni Bir Başlangıç

KOBİ’ler için belirlenen “KOBİ Strateji ve Eylem Planı (KSEP)” 2011-2013 dönemi için yenilenerek yayınlandı. Plan yakın gelecek için KOBİ stratejisini çizmekle beraber 5 stratejik hedef çerçevesinde somut eylemler öngörmektedir. Bu 5 hedef arasında yönetim ve kurumsal yetkinliklerin geliştirilmesi ile ar-ge kapasitesinin artırımına ilişkin eylemler ön plana çıkmaktadır.

Ülkemiz KOBİ’lerinin en temel sıkıntılarının başında yönetimsel becerilerin yetersizliği gelmektedir. KOBİ’lerin en önemli özellikleri olarak bildiğimiz ‘girişimci ruh’ ve ‘çabuk adaptasyon’un doğru kullanılması aşamasında bu beceri yetersizliği, aşılması gereken bir duvar olarak karşımızda durmaktadır. Bu problemin çözümünde etkili bir yol olabilecek ‘uzman desteği alma’ konusunda, mevcut durum pek iç açıcı değildir. KOSGEB’in 2004-2007 yılları arasında yaptığı araştırmaya göre imalat sanayi için dışarıdan danışmanlık ve eğitim hizmeti kullanma oranı danışmanlık için %3, eğitim için %4.62 düzeyindedir. Bu bağlamda 2011-2013 dönemi için beceri, yeterlilik ve bilgi donanımını artırımı konularında somut politikalar belirlenmiştir. Eğitim, danışmanlık, sınai mülkiyet hakları, enerji verimliliği, belgelendirme gibi konularda eksikliklerin giderilmesi için KOSGEB, TOBB ve Türk Patent Enstitüsü faaliyetlerini ve desteklerini artıracaklardır. Bu noktada KOBİ’lere de bu eğitim ve destek faaliyetlerini takip etme ve bu konularda ısrarcı olma hususunda sorumluluk düşmektedir. 

Planın önem arz eden diğer bir kısmı ar-ge faaliyetleri ile ilgilidir. Teknoloji geliştirme, inovasyon gibi kavramlar ile KOBİ’ler arasındaki mesafenin daraltılması konusunda, proje kültürünün öne çıkartılması öncelikli hale gelmiştir. Finansman konusunda yetersizliklerden dem vuran KOBİ’ler için çok önemli fırsatlar içeren TÜBİTAK, KOSGEB, Sanayi Bakanlığı ve Avrupa Birliği desteklerine olan ilgiyi artırmak için gerekli bilgilendirme girişimleri, eylem planında yerini almıştır. Avrupa İşletmeler Ağı[1], Avrupa Birliği Girişimcilik ve Yenilik Programı (EIP), 1501 Sanayi Ar-Ge, 1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek programları önümüzdeki yıllar için, sınıf atlamak isteyen KOBİ’lerin yönelmesi gereken hedefler olarak karşımıza çıkmaktadır. Hibe desteği sağlayan bu projelerin bir parçası olmak KOBİ’ler açısından köklü bir dönüşümün başlangıcı anlamına gelmektedir. Projeler önemli finansal kaynak sağlamalarının yanı sıra, sistemli çalışma ve küresel yeniliklere adapte olma konusunda itici bir güç oluşturmaktadır. 

Ulusal bazda eylem planlarının bir sihirli değnek misali değişimlere yol açmayacağı gerçeği ortada. Bu eylem planlarının önemi, kendi yol haritanızı belirlemekte gizli. KOBİ’ler açısından kendi yağında kavrulma devrinin kapanmış olması, küresel bakmayı mecbur kılıyor. Bu değişime çekingenlikle yaklaşma maliyetinin, çekingenliği yaratan unsurların maliyetinden fazla olacağı aşikardır. Bu yüzden size destek verme amacıyla kurgulanmış kurumları proje, danışmanlık ve hibe destekleri konusunda çalışmaya zorlamak, kendi eylem planınıza bir başlangıç noktası teşkil edebilir ve bu planın ulusal eylem planından daha fazla yarar sağlayacağına şüphe yoktur.

[1] Detaylı bilgi almak ve Avrupa İşletmeler Ağı çerçevesinde erişebileceğiniz hizmetler için; www.ebicege.org.tr

2 Ağustos 2011 Salı

Türkiye'de Geleceği Parlak Sektörler

Geçtiğimiz ay açıklanan ve Türkiye’deki pek çok gencin geleceklerini planlamak üzere seçim yapmak zorunda kaldığı Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) sonrasında çevrenizdeki genç öğrencilerden de fark ettiğiniz gibi tümü “gelecek vaat eden” bölümleri tercih etme yarışına girdiler. Bu sebeple biz de Türkiye’deki yükselişte bulunan, yükselip ekonomik öneme sahip olacağı düşünülen meslekler ve sektörleri araştırdık.

Araştırmada Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (TEKAM) hazırlamış olduğu rapordan faydalanılmıştır. Bu grubun en başında pek çoğunuzun da tahmin edebileceği gibi “enerji sektörü” gelmekte. Batılı devletlerin son zamanlarda oldukça üstüne düştüğü bir konu enerji ve enerji kaynakları. Artan nüfus ve talep maalesef ki sınırlı enerji kaynakları tarafından karşılanamıyor. Bu refah seviyesi yüksek devletleri “sürdürülebilir enerji kaynakları” kullanımına ve araştırmalarına yöneltti.
Enerjiden sonra Türkiye’nin önümüzdeki on yıla damga vuracak sektörleri içinde şunlar var;
  • otomotiv,
  • tekstil,
  • telekomünikasyon-iletişim,
  • bilişim sistemleri ve teknoloji,
  • savunma ve hava teknolojileri,
  • eğitim,
  • perakende,
  • elektronik,
  • çevre ve geri dönüşüm,
  • güvenlik,
  • danışmanlık
Belirtilen tüm sektörleri detaylı incelemek mümkün olmasa da Türkiye için yeni ekmek kapısı olabileceğini düşündüğümüz bazılarını ve hali hazırda faaliyet gösterdiklerimizi sizin için biraz açmak istedik.
 
Bu sektörlerden çevre ve geri dönüşüm sektörleri Türkiye açısından incelendiğinde daha önce hiç adı anılmayan sektörler. Avrupa Birliği ile entegrasyon sürecinde Birlik üyesi olabilmek için kapatılması gereken 27 fasıldan biri olarak enerji, 15. faslın başlığı olarak karşımıza çıkıyor. Hesaplamalara göre, Türkiye' nin enerji sektöründeki açığını kapatması için tam 130 milyar dolarlık yatırım yapması gerekiyor. Bu, aynı zamanda büyük bir istihdam sahası anlamına da geliyor.

Tıpkı enerji kaynaklarındaki yetersizlik gibi dünya nüfusu ile gıda kaynakları arasındaki makas da her geçen yıl artıyor. Bu da gıda arzı güvenliğini tehlikeye sokuyor. Türkiye ' nin bu alanda yıldızını parlatanlar ise küresel ısınma, su kıtlığı, tarıma dayalı alanların azalması gibi unsurlar. Verilmekte olan teşvikler ve yapılan yasal düzenlemelerin de katkısıyla ölçekler büyüyecek, bilinçli tarım pratiklerine yer verilecek. Özellikle organik tarım, damlama sulama, topraksız tarım ve suda tarımın önem kazanması, gübre sektörünün de gelişmesi bekleniyor.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) değerli Başkanı Prof. Dr. Nükhet Yetiş’ in desteği ile bilişim sistemleri ve teknoloji alanındaki yatırımlar da arttırılıyor. 2004 yılı itibari ile Türkiye Araştırma Alanı (TARAL) kapsamında üniversiteler, özel ve kamu araştırma kuruluşlarına aktarılan toplam destek miktarı 8 kattan fazla; mali destek miktarı 33 kat artarken; bilim insanlarına verilen destek ve bursların sayısı 8 katın üzerinde arttı. Bu konuda yatırım yapmak isteyen ya da hali hazırda sektör içinde bulunanlar için açılan çağrı ve destekleri takip etmekte fayda var.