EBİLTEM blog sayfasına hoşgeldiniz.

Üniversite-Sanayi İşbirliği, Teknoloji Transferi, Patent, Avrupa Birliği Projeleri, Teknoloji Trendleri ve İnovasyon...

ShareThis

22 Kasım 2012 Perşembe

Atlantik’in İki Yakasından: Patent Sistemleri ve Gelecek Tartışmaları

Küresel çapta etki gösteren büyük değişimlerin çıkış noktasına ulaşmak için öncelikle Atlantik’in iki yakasına bakılması gerektiği, dünya tarihi boyunca sayısız kez tecrübe edilmiş olsa gerek. Önemi giderek artan fikri mülkiyet politikaları için de Atlantik’in iki yakasında yeni ve alışılmışın ötesinde gelişmeler yaşanıyor.
Avrupa ve Amerika küresel denge politikasının bir sonucu olarak önemli birçok konuda farklı kutuplarda konuşlanmışlardır. Patent dünyası açısından da bu durum geçerliydi. Fakat son gelişmeler sonrası yıllardır kullanılan köklü sistemler birbirlerine doğru adım atmaktalar. 16 Eylül 2011’de Başkan Obama’nın imzaladığı Leahy-Smith America Invents Act (AIA), Atlantik’in kuzeyi açısından kırılmanın gerçekleştiği an oldu. Yasa ile uzun yıllardır değiştirilmeden uygulanan Patent Kanunu Amerika adına ilk kez büyük bir revizyondan geçmiş oldu. Amerika’da bu gelişmeler yaşanırken Kıta Avrupası’nda da yaklaşık 30 yıldır mücadelesi verilen birleşik patent sistemi için önemli adımlar atılmakta. Bu iki değişimin detaylarına ve yaratacağı potansiyel değişikliklere geçmeden önce kırılmanın sebebinden bahsedelim. Öncelikle iki model arasındaki farkın yılda yaklaşık 6 milyar $’lık bir kayba yol açtığı tahmin ediliyor. Yakınlaşmanın beraberinde getireceği maddi kazancın yanında başvuru süreçlerindeki harmonizasyon ile her iki taraf için de süreçlerin basitleşmesi ve teşvik edilmesi söz konusu. Bu basit sistematiğin inovatiflik üzerinde çarpan etkisi yaratarak uzun vadede katkı sağlaması bekleniyor.
Amerika: Yıllar sonra gelen değişim
16 Mart 2013 tarihi ile birlikte Amerikan patent sistemi bahsi geçen yasa ile köklü değişikliklere uğramış olacak. En büyük değişiklik kuşkusuz patent sahipliğine ilişkin. ‘First to Invent’ modelinden ‘First to File or Publish’ modeline geçiş olarak tanımlanan değişim ile başvuru aşamasında ‘önce başvurana’ öncelik tanıyan modele geçiş yaşandı. Böylece aynı buluş üzerinde hak iddia eden iki buluşçudan önce başvuran patent alma hakkı kazanacak. Eski sistemde USPTO bu çatışma durumlarına müdahil olarak belirli kriterlere göre (diligence / reduction to practice / evidence of conception) inceleme gerçekleştirmekteydi. Bu model Avrupa kıtasına hakim ‘first to file’ modeli ile aynı gibi gözükse de Amerikan modelindeki ‘hoşgörü süresi’(grace period) önemli bir fark yaratmaya devam etmektedir. Değişiklik paketinin içine dahil edilmeyerek korunmaya devam eden hoşgörü süresi, buluşun açıklanmasından sonra buluş sahibine başvuru için 1 yıllık bir marj sağlamaktadır. Bu durumu ‘first to file’ modeli ile birleştirdiğimizde Amerikan patent sisteminin kendine has yeni modeli ile karşılaşmış oluyoruz. Küçük bir örnekle görselleştirmek gerekirse; buluşçu A, hoşgörü süresine dayanarak B’nin kendisinden önce yaptığı başvuruyu geçersiz kılarak kendi başvuru hakkını koruyabilecektir. Yani yayın düzleminde bir esneklik sağlanmış durumdadır.
Avrupa Birliği: Sadeleştirme
Avrupa Birliği’nin entegrasyon tarihçesi, önce düğümler atıp sonradan basitleştirme çabalarının da bir tarihçesidir aslında. Yapısal fonlardan sosyal destek mekanizmalarına kadar tüm konularda bu eğilimi kolayca fark edebilmekteyiz. Patent dünyası için de yaklaşık 40 yıldır devam eden bir basitleştirme savaşının sonuna gelmek üzereyiz. Halen yürürlükte olan sistemde Münih merkezli Avrupa Patent Ofisi üzerinden Avrupa çapında patent başvurusu yapmak mümkün. Sistemin sorunlu kısmı bu başvurunun koruma talep edilen ülke dillerine çevrilmesi. Zira ilk başvuru İngilizce, Almanca veya Fransızca dillerinden birinde yapılabilmekte. Bu da Avrupa çapı için patent başına maliyeti ortalama 32.000 €’ya yükseltiyor. ABD için maliyetin 1.850 € civarında gezindiğini düşünürsek aradaki farkı daha kolayca anlayabiliriz.
Konsey’in 2011 yılında yeşil ışık yaktığı Avrupa Birliği Patenti (unitary patent) ile buluşçular yine EPO üzerinden İngilizce, Almanca ve Fransızca dillerinde patent başvurusu yapabilecek ve tescil sonrası tercihe bağlı olarak ek çeviriye ihtiyaç duymadan patent sistemindeki tüm ülkelerde tek tescil ve hukuki yaptırım gücü kazanacak. 27 üyeli Avrupa Birliği’nde İspanya ve İtalya dışında kalan 25 ülke sisteme dahil olmak istediklerini beyan etmiş durumdalar.  ‘Avrupa Patenti’ adıyla bildiğimiz mevcut sistem de bir opsiyon olarak korunmaya devam edecek. Toparlarsak tescil sonrası buluşçu;
  • Avrupa Patenti opsiyonunu seçerek istediği ülkelerde koruma sağlama yolunu,
  • Avrupa Birliği Patentini seçerek simultane şekilde 25 ülkede bölgesel bir koruma sağlama yolunu,
tercih edebilecektir. Yeni modelin odak merkezleri de uzun politik mücadeleler sonrası belirlendi. Buna göre ‘Avrupa Patent Mahkemesi’nin merkezi Paris’te yer alacak.  Münih ve Londra’da da alt ofisler yer alacak. Bu ofisler sırasıyla makine mühendisliği ve eczacılık / kimya ile ilgili patentler üzerinde çalışacak.     
    
Yakınlaşma  
Atlantik’in iki yakasında yaşanan bu gelişmeler önemli bir pozisyon değişikliği. Japonya ile birlikte inovasyona yön veren iki odak merkezinin birbirine yakınlaşan patent sistemleri, ticari ve ekonomik dengeler üzerinde somut izler bırakacaktır. Halen hoşgörü süresi gibi önemli farklar bulunsa da gelinen nokta, daha fazla yakınlaşma için umut vericidir. Küresel rekabette Çin, Hindistan gibi aktörlerin yeni pozisyonları Atlantik’in iki yakasındaki eski oyuncuları el sıkışmaya zorlamakta.
Kısacası küresel piyasalar küresel koruma mekanizmalarını zorunlu kılıyor.
Mevcut sistemler de küresel bir modele doğru evrimleşerek bu zorunluluğa adapte olmaya çalışıyor…

Semih ERDEN
                                                                                                                                                        


İNOVİZ İzmir Sağlık Kümelenmesi Derneği ve İlk Toplantı


İNOVİZ İzmir Sağlık Kümelenmesi Derneği ‘nin ilk yönetim kurulu toplantısı 3 Kasım 2012 tarihinde İzmir Palas Otel’de yapılmıştır. Toplantı on altı kurucu üyenin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü ve İzmir’deki medikal firmalar derneğin kurucu üyelerini oluşturmaktadır. Derneğin amacı İzmir’deki sağlık alanındaki firmaları bir araya getirerek bir kümelenme harekâtı başlatıp; İzmir’i Türkiye’nin ve Dünyanın sağlık başkenti haline getirmektir.

Günümüzde artık firmaların tek başlarına pazara hâkim olması ve büyümesi oldukça güçleşmiştir. Bunun yanında firmaların bir küme oluşturarak hareket etmesi, birbirlerinden güç alması ve rekabet öncesi Ar-Ge çalışmalarını birlikte yapmaları firmaları güçlendirmektedir. Bir şemsiye kuruluş altında firmalar hem etrafında olup bitenden haberdar olmakta hem de birlikte hareket ederek piyasada öncelik kazanabilmektedirler.

Kümelenme hareketinin bir diğer yüzü de kümelenmeye verilen devlet destekleridir. Kümelenmelerin, bölgesel kalkınmadaki önemini fark eden hemen her ülke mevcut kümelerin gelişimini sağlamak ve küme gelişimine uygun ortam yaratmak amacı ile hem bölgesel hem de ulusal bazda değişik ekonomik programlar uygulamaktadır. Şu anda kümelenme ile ilgili Ekonomi Bakanlığının ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının destekleri bulunmaktadır.

Dernek kurucu üyeleri içerisinde üniversitelerin de bulunması Üniversite –Sanayi işbirliği açısından da oldukça önem taşımaktadır. İlerleyen zamanlarda küme paydaşları daha fazla kamu kurumunun katılması ile daha kapsamlı projelerin sunulması olanağını da arttıracaktır. 

Toplantıda alınan kararlardan belki de en önemlisi kümenin devamlılığının sağlanması adına en kısa zamanda devlet destekleri için proje yazılması olmuştur. Yazılan projelerin kabul edilmesi halinde kümeyi oluşturan firmalar bir ayrıcalık kazanmalarının yanında kümenin de tüm Türkiye’de tanınırlığı artacaktır. Küme ve kamu kurumları arasındaki yakın iş birliği sayesinde, özellikle de bu iş birliği, işletmelerin belirli ihtiyaçları ve kümenin öncelikleri etrafında kurulmuşsa güçlenir. Sağlam temelleri olan bir küme girişimi işletmelerin kamu desteklerinden doğrudan yararlanabilmesini ve çok çeşitli kurumların tam destek alabilmelerini sağlar. Bu tür girişimler, kamu kurumlarının, bölgenin yüksek hızda büyüyen işletmeleri ile daha yakın ilişkiler kurmalarına olanak sağlamaktadır.



İNOVİZ İzmir Sağlık Kümelenmesi Derneği çalışmalarına aylık toplantılar ve firma ziyaretleri ile tam gaz devam etmektedir. İleri dönemlerde kümelenme ile ilgili güzel haberler paylaşmak dileğiyle...

İlknur ALPAK 



KOBİler İçin Gönüllü Uzman Danışmanlık Projesi

Günümüzde ülke piyasaları dinamiklerinin en başında KOBİ’ler gelmektedir.  Özellikle ülkemizde KOBİ’ler, işletmelerin sayısal değer bazında piyasanın %99,5 ini oluşturmaktadır. Bu denli yüksek bir yüzdeye ve güce sahip olan işletmelerin bilinçli bir büyüme göstermesi hem bölge ekonomisine hem de ülke ekonomisine katacağı katma değer göz ardı edilemez boyutlardadır. KOBİ’lerin bu noktada ilgili sektörde ve alanda bir uzmandan destek alması şarttır. Ancak bilindiği üzere günümüzde bu tür desteklerin alınması kimi işletmeler için bir gider kapısı olarak görülmektedir. Aksine doğru uzmanlarla doğru projeler üzerinde çalışılırsa gelir kapısı haline dönüşeceği şüphesizdir.



KOSGEB tarafından yürütülen ve Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji ve Araştırma Merkezi’nin (EBİLTEM) desteklediği ‘‘KOBİ’ler için Gönüllü Uzman Danışmanlık Projesi’’ tam da sözü geçen konuya bir çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. İzmir’in pilot bölge olarak seçildiği projenin, çok basit bir ifadeyle; maksimum 15 iş günü boyunca konusunda uzman ve minimum 15 yıl tecrübesi olan bir emeklinin işletmelere gönüllü danışmanlık hizmeti vermesi ilkesine dayandırılmıştır. 18 aylık bir süreyi kapsayan proje, başarılı olması halinde tüm Türkiye ye uygulanması bölgesel ve ülkesel kalkınmaya destek olması beklenmektedir.

Hollanda’da da buna benzer bir proje bulunmaktadır ve adı PUM dur. PUM Projesi öncesinde birçok sektörde yürütülürken şuan sadece tarım sektöründe faaliyet gösteren firmaların katılabildiği ve gönüllü danışmanlık hizmetlerinden yararlanabildiği bir proje haline gelmiştir. KOBİ’ler için Gönüllü Uzman Danışmanlık Projesi de PUM dan esinlenerek hazırlanmış ve benzer hizmeti vermeyi hedeflemektedir.

Proje şuan pilot bölge aşamasında olmasından kaynaklı Gönüllü Uzman Danışmanlık hizmetini alabilecek olan işletmeler İzmir sınırları içinde olma zorunluluğu getirilmiştir. Bunun yanı sıra danışmanlara şehir bazında bir sınırlama getirilmemiş ve Türkiye’nin her yerinden katılıp proje kapsamında görev alabilmeleri mümkün kılınmıştır. 

Bu proje sayesinde, işletmelerin; 
  • Ar-Ge ve Yenilik  
  • Mühendislik Uygulamaları
  • Bilgisayar ve Bilgi Teknolojileri
  • Enerji Teknolojileri
  • Yeni Teknik, Teknolojiler ve Tasarım
  • Proje Yönetimi, Genel Yönetim
  • Ulusal ve Uluslararası Fonlardan Yararlanmak Üzere Proje Hazırlama
  • Yatırım, Pazarlama, Üretim, İnsan Kaynakları, Mali İşler ve Finans
  • Dış Ticaret
  • Çevre
  • Ürün Belgelendirme ve Sistem Belgelendirme, gibi konularda ihtiyaç duydukları deneyim ve uzman bilgisine erişimi sağlanabilecektir.
Projenin süreç açısından ilerlemesi ise şu şekilde olmaktadır;
İşletmeler için;

Gönüllü Danışman Adayları için;

***Proje hakkında daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.


Hüsnü DEMİR







Yeni Dünya’da Patent Değerleme

Patente Ticari Bakışın Değişimi
Artık tanımlamalardan kurtulup elimizdekinin değerini bilmenin vakti gelmedi. Evet, artık patent, faydalı model, ticari marka, telif hakkı vb. kavramları biliyor olmalısınız çünkü yeni ekonomi düzeninde büyümenin sırrı bu kavramları ne kadar iyi bildiğinize ve değerlediğinize bağlı.

Tarım toplumu, endüstri ekonomisi derken geldiğimiz nokta bilgi ekonomisi. Daha önce firmaların değerlerini müşterileri, fabrikaları, makinaları belirlerken artık sahip olduğu fikri mülkiyet hakları ve onların ne kadar değerli olduğu belirliyor. Bunun farkına varan birçok işletme de patent, faydalı model, endüstriyel tasarım, ticari marka gibi fikri mülkiyet haklarına verdiği önemi arttırmakta ve bunlardan nasıl yararlanacağının yollarını aramaktadır.

Burada size yardımcı olacak en önemli kavram günümüz ekonomisinin bilgiye dayalı olduğu ve ortaya konan bilginin en etkin şekilde kullanılmasının işletmelerin başarısını belirleyeceğinin algılanmasıdır.

Nitekim yakın zamanda gerçekleşen Motorala’nın Google’a satışı bize artık işletme varlıklarının maddi olmayan varlıklar lehine değişim gösterdiğini kanıtlamaktadır. Peki Google 12,5 Miyar doları Motorola’ya neden verdi? Google'ın Motorola Mobility'yi satın alması şirketin telefon ve tablet üretimine geçişini sağlarken bu işlem ayrıca Google'a, Motorola'nın 17 bin patentini de kullanma hakkı verdi. Motorola örneğinde görüldüğü gibi elde edilen güçlü patentler şirketler için büyüme, satın alma ve birleşmelerde yüksek değerlemeler elde etmede en etkili ölçü olarak ortaya çıkıyor.

Yine Apple ve Samsung arasında yaşanan patent savaşları da patente olan ticari bakışta yeni boyutları anlamada güzel bir örnek. 4 kıtaya yayılan bu savaş sonunda ortaya çıkan dava sonuçları firmalara fikri mülkiyet hakları ile neler yapılabileceğinin bir dersini verirken elde edilen hakları da bir kez daha hatırlatmış oldu. Değişik davalarda alınan kararlar sonunda her iki firmada tazminat ödemek, ürününü pazara sokamamak ve var olan ürününün satışını durdurmak, haksız elde ettiği kazanç nedeni ile elde edilen gelirden tazminat ödemek ve bazı ürünler için karşılıklı lisanslamaya gitmek durumunda kaldı.

İşte fikri mülkiyet haklarındaki bu ticari bakışta yaratılan yeni boyutlar hakların sağladığı ayrıcalıkla elde edilen ticari kazanç dışında rakiplerin pazardaki hareketlerini kısıtlama hatta engel olmakla elde edilecek yan ticari kazançları da bizlere gösteriyor.

Bu noktadan sonra değerli fikri mülkiyet hakkını tanımlamakta fayda var. WIPO, kavramı iki noktaya vurgu yaparak açıklıyor. Birincisi, hak sahibine ölçülebilir bir ekonomik değer yaratması, ikincisi sahip olunan diğer ilgili varlıkların değerini arttırması.

Fikri Mülkiyet Hakkından Değer Yaratma
Fikri Mülkiyet hakkının değerli hale dönmesini sağlayabileceğimiz bazı öncelikli yollar var. Patent hakları aktif ve pasif yol olarak ayrılabilir ve iki tanımda da bir varlığın değeri gelecekte sağlayacağı ekonomik katkı olarak tanımlanabilir ve bu değer tahmin edilebilir.
Mülkiyet hakkından değer yaratmanın bazı yolları;
  •     Direk hakların kullanımı (Aktif Yol)
  •     Satış ve lisanslama (Aktif Yol)
  •    Rekabette avantaj için kullanımı: Pazarlıkta güç, taklidin önüne geçme, rakip firmaların pazara girişini engelleme. (Pasif Yol)
Mülkiyet haklarının değerlendirilmesi tetikleyecek birçok durum mevcuttur ve bunlar aşağıdaki tablodaki gibi özetlenebilir.

Sınıf
Değerleme İhtiyacı
İşlem
Lisanslama, Temsilcilik verme
Satış, Alım
Tasfiye, Birleşme
Ortak Girişim, stratejik Ortaklık
Hakların Bağışı
Mülkiyet Haklarının Kullanımı
Mülkiyet haklarının çiğnenmesinden doğan zararın hesaplanması
Firma içi Kullanım
Ar-Ge Yatırımı
Mülkiyet haklarının iç Yönetimi
Yatırımcı İlişkileri
Diğer Amaçlar
Finansal Raporlama
İflas
Verginin Optimizasyonu
Mülkiyet Haklarının Sigortalanması
*WIPO
Belirtilen tetikleyici faktörlerden, firma alım ve satımları, patentlerin satışı ve lisanslanması, portföy yönetimi ile Ar-Ge yatırımının yönlendirme, mülkiyet haklarının çiğnenmesinden doğan zararın hesaplanması öne çıkanlar olarak sayılabilir.

Yeni Dünya’ya Değer Biçmek ve Etki eden Faktörler
Fikri Mülkiyet Haklarından elde edilen haklar her ne kadar soyut kavramlar olarak değerlendirilebilir olsa da, somut ekonomik değerler ile eşleştirilebildiği sürece ekonomik değerlendirilmesi yapılabilmektedir. Değerlemeyi tetikleyen faktörler yanında değerlemeyi etkileyen de birçok faktör vardır. Zaman, talep, satışın nedeni, alımın nedeni, müzakere yetenekleri ve taraflar bunlardan öne çıkanlardır.
Fikri Mülkiyet Hakları yalnızca patenti değil endüstriyel dizayn, marka, telif hakları ve ticari sırları da içermektedir. Bu varlıklar kimi zamanda bir firmanın değerine büyük etki göstermektedir.

Her boyuta bir Değerleme, Öyle bir Dünya Yok.
Patent değerlemede ne yazık ki her durum için uygulanabilecek bir yöntem mevcut değildir. Daha önce belirtilen kısıtlayıcı faktörler değişik vakalarda duruma göre ele alınmalıdır. Burada bütün yöntemleri detaylı olarak ele almak mümkün olmasa da metodların seçimi konusunda yardımcı olması için kullanılabilecek yöntemler çalışabilecekleri ortam koşulları ile ele alınarak anlatılacaktır.
Patent değerlemede kullanılan birçok yöntem olmakla beraber 3 yaklaşım birbiri içerisinde avantajları, dezavantajları ve ortam koşulları dikkate alınarak kullanılmaktadır.
Fikri Mülkiyet Haklarının gayrimenkul veya gerçek mülk değerleme ile birçok ortak noktası bulunmaktadır. Ancak mülkiyet hakları değerlemesi, kullanılacak finansal bilginin, geçmiş verinin ve ilgili değerlerin bulunma ve bulunmama durumuna göre farklılık göstermektedir.
Genellikle değerleme yapılırken eldeki veriler tek bir yöntem ile uyum göstermediği için değerlendiricinin geleneksel ve alternatif yöntemlerden haberdar olması önemlidir. Birçok durumda değerlemenin en az iki yöntemle gerçekleştirilmesi sadece sağlama yapmak için değil aynı zamanda iki yöntemin sentezinin de yapılabilmesi açısından önem kazanmaktadır.
Değerleme yöntemimizi seçmeden önce farkında olmamız gereken 5 temel nokta mevcuttur.  
  •     Değerlemesi yapılacak varlığın ne kadar benzersiz olduğu,
  •     Ne kadar doğrulanabilir veriye sahip olduğumuz,
  •     Değerlemenin nerede kullanılacağı ve amacı,
  •     Değerlemenin yapıldığı zaman ve koşulları,
  •     Değerlendirme yapacak kişinin geçmiş deneyimlerinin ve karar yetilerinin yeterliliği
Bu soruları dikkate alarak şimdi yaklaşımlara geçelim.

1.      Maliyet Yaklaşımı
Maliyet yaklaşımında maliyet ister gelecek veriler ister geçmiş veriler kullanılsın temel alınan esas yerini tutma prensibidir. Maliyet, satın alınacak fikri mülkiyetin yeniden üretilmesine yönelik ölçülebilirken aynı zamanda aynı kalite ve yapabilirlikteki bir ürün ile yerine koyma yaklaşımı ile ölçülebilir.
Yeniden üretme maliyeti hesaplanırken günümüz değerleri üzerinden ilgili fikri mülkiyet hakkının tıpatıp aynısının yapılması anlaşılmalıdır. Bu yöntemde FMH’ı oluşturan aynı materyal, standartlar, dizayn ve kalite dikkate alınmalıdır. Yerine koyma maliyeti hesaplanırken FMH’ın işlevini ve faydasını sağlayabilmesi için gerekli ihtiyaç hesaplanır. İki yöntem arasındaki temel fark yeniden üretme maliyeti geçmiş verilere dayanırken yerine koyma maliyeti gelecek verilere dayanmaktadır.
Maliyet yaklaşımı genel olarak henüz ticarileşmeyen erken aşama teknolojilerin değerlemesinde kullanılmaktadır. Yine minimum değer hesaplamalarında etkin olarak kullanılmaktadır. Gelir veya kar verilerini dahil etmemesi bize birkaç yöntemin sentez olarak kullanılması gerekliliğini de göstermektedir.

2.      Pazar Yaklaşımı
Pazar yaklaşımı isminden de anlaşılabileceği gibi aktif bir pazarın varlığına ve karşılaştırılabilir gerçek işlemlere ihtiyaç duyar. Pazar yaklaşımında, odak, ilgili FMH ile karşılaştırılabilir varlıların mevcut pazar değerlerinin temel alınmasıdır.
Eğer uygun pazar verileri mevcutsa, bu yaklaşım pratik ve uygulanabilirdir. Pazar yaklaşımının gücü pazar satışları, lisanslar ve diğer gerçek işlemlerden elde edilebilecek doğrulanabilir bilgi ile artmaktadır.
Pazar yaklaşımı FMH ile karşılaştırılabilir satışların veya gerçek işlemlerin bulunduğu durumlarda en iyi yaklaşımlardan biridir.

3.      Gelir Yaklaşımı
Gelir yaklaşımı temelini FMH değerinin gelecekte yaratacağını öngördüğü gelir veya nakit akışına dayandırır. En çok kullanılan yaklaşımlardan biri olmakla beraber gelir modellerine göre hesaplamalar içermesi nedeni ile karmaşık bir yaklaşım olduğu söylenebilir. Gelecek gelirlerinin ve nakit akışlarının bugünkü değer hesaplamalarında doğru iskonto değerinin belirlenmesi ve kullanılabilir kalan ömrün doğru tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır.
Gelir yaklaşımı, telif hakkı oranlarının bilindiği durumlarda kullanılır. Ancak gelecek nakit akışları son derece belirsiz bir yapıya sahip olduğundan tahmin edilebilmesi oldukça güçtür.

Kazananlar ve Kaybedenler,  Şimdi Doğru Olanı Seçme Zamanı
Günümüz ekonomisinde doğru yatırımların yapılması büyük önem kazanmıştır. Bu da ancak pazarlanabilir, patentlenebilir ve geliştirilebilir teknolojilerin tespit edilerek doğru seçimler ile gerçekleştirilebilir. Bu da değerlemenin önemini arttırmaktadır.
Bütün fikri mülkiyet haklarının gelecekte elde edilecek ekonomik faydaları vardır. Fakat bu faydalar yüksek derecede belirsizlik içermektedir. Doğru seçimler yapmak için uygulanacak değerleme yöntemleri de bu belirsizliklerden etkilenmektedir.
Daha önce belirtildiği gibi FMH değerleme ihtiyacı artan satış, lisanslama, firma birleşmeleri vb. ile giderek artmaktadır. Son olarak değerlemedeki en önemli noktayı hatırlatmak fayda var. Değerleme yapılırken bağlı olan ortam koşulları değerlemenin yapıldığı zamana göre değişmektedir ve bu da önünüzdeki bütün senaryoyu etkileyecektir. Bunun için de yaklaşımlara başlamadan belirttiğimiz 5 temel faktörün farkında olmanız gerekmektedir.



Aykut Gülalanlar, PMP

Twitter: @agulalanlar

Email: aykut.gulalanlar@ebiltem.ege.edu.tr





Kaynaklar