Türkiye’de “Ar-Ge ve İnovasyon”
kavramları, biz daha inovasyonu Türkçeleştirmeye çalışırken iyice hayatımızın
bir parçası haline geldi. Avrupa İşletmeler Ağı’nın (EEN) dahil olduğu 51
Ülkenin birçoğunda katıldığımız toplantılarda hep ortak sorunları tartışarak
iyi uygulamaları birbirimize uygulamaya çalışıyoruz. Yalnız bizde de değil
bütün dünyada aynı şeyler tartışılıyor. Ve sonuç olarak herkes yeni pazarlar
bulmak, Ar-Ge yatırımlarını arttırmak ve bunların hızla geri dönüşlerini almak
istiyor. Ve evet, Türkiye son yıllarda özellikle Avrupa’nın kendi içinde kriz
ile boğuştuğu günlerde büyük bir potansiyel olarak görülüyor.
Peki, Türkiye’de gerçekten bir şeyler
değişiyor mu yoksa kötünün iyisi bir konumda mıyız? Aslında Ar-Ge ve inovasyon
göstergeleri olarak sayılabilecek Ar-Ge harcamaları TÜBİTAK’ın geçtiğimiz
günlerde açıkladığı son rakamlara göre 2011 yılında %20.4’lük bir artış
göstermiştir. Tabii asıl önemli olan gösterge Ar-Ge harcamalarının GSYİH (Gayri
Safi Yurt içi Hâsıla)’deki yüzdesi 0,84’ten 0,86’ya yükselmiştir. 2004 yılından beri kazanmış olduğu ivmeyi son
3 yıldır kaybetmiş gözüken Türkiye için 2023 stratejisinde konulan %3 hedefinin
de gerçekliğinin tartışmaya açık olduğu aşikârdır.
Diğer bir önemli göstergede, yine
2011 yılına göre Tam Zaman Eşdeğer(TZE) Ar-Ge Personeli sayısı 92 bine, TZE
Araştırmacı sayısı 72 bine ulaşmıştır. Bu noktada TZE Ar-GE Personeli sayısında 2010
yılına göre %13,5’luk bir artış gözlenmektedir.
Günümüzde, Avrupa’daki kriz ve
Apple, Nokia gibi firmaların haberleri ile iyice popüler hale gelen FMH (Fikri
Mülkiyet Hakları), artık ülkelerin yeni ortak odakları olmuş gözüküyor. Bizde
de durum aynı aslında, 2002 yılından beri gözlenen yükselen artış grafiği yerel
patent başvurularında da devam ediyor. Ancak ülkelerin beklentileri bu
patentler ile yeni pazarlar yaratma bunları lisanslamak veya sağladığı haklarla
pazarlarda avantaj sağlamak olunca, yerel korumanın yanında dış pazarları da
hedeflemek gerekiyor. Bu durumda özellikle EPC ve PCT başvurularının son 3
yılda göstermiş olduğu hareketlilik yapılan Ar-Ge çalışmalarının kalitesinin
arttığını ve ticarileştirme açısından sınırları aşabilecek bazı atılımların da
gerçekleştiğini göstermektedir. Tabii hareketlilik olarak verdiğimiz rakamlar
henüz 2011 yılı için 43 PCT ve 82 EPC
başvurusu olduğunu belirtmekte fayda var. Bu noktada artış yüzdeleri geçtiğimiz
yıllara oranla fazla olsa da dikkate alınması toplamın azlığı nedeni ile
anlamsızdır.
Türkiye’de mevcut durum
göstergeleri bir artışı gösterse de 2023 hedefleri için ivmenin yakalanamadığı
görülmektedir.
Geçtiğimiz aylarda açıklanan
Türkiye Üniversite Endeksi bu ivmeyi etkilemeye aday gibi gözüküyor. Her ne
kadar kullanılan göstergeler ve sıralamalar hala tartışılıyor olsa da
Türkiye’de ilk defa üniversiteler, üniversite sınavları dışında sıralamaya
sokulmuş ve bir rekabetin de başlama düdüğü çalınmıştır. Şuan Türkiye’de
bulunan 172 üniversiteden girişimcilik ve inovasyon aktivitelerini dikkate
alarak ilk 50’yi belirleyen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı her yıl açıklayacağı
bu endeks ile üniversiteler arasında yaratacağı rekabetin olumlu çıktılarını
alacaktır.
Nitekim yine son aylarda önemli
bir konu olan Üniversitelerde Teknoloji Transfer Ofislerinin kurulması için
açıklanan TÜBİTAK 1513 hibe programına başvuru için getirilen “Üniversite
Endeksinde” ilk 50’de olma ön şartı endeksin önemini arttırmış ve
üniversitelerin FMH, Ar-Ge, girişimcilik ve inovasyon konularında ivedi olarak
atılımlar içine girmesini sağlamıştır.
Ar-Ge ve inovasyon konusunda hala
yönümüzün pozitif olduğu görülüyor. Ancak İsrail, Kore gibi küçük ülkelerden
büyük değerlerin çıkmasını sağladığı artık kabul edilen inovasyonun yine bu
ülkelerdeki gibi Ar-Ge yatırımları ile desteklenmesi gerekmektedir.
Kaynak:
Türkiye Bilim, Teknoloji ve Yenilik Sistemi ve
Performans Göstergeleri 2010
World Intellectual Property Indicators, 2012
EUREKA, Turkey Profile 2010
ERAWATCH COUNTRY REPORTS 2011: Turkey
İstatistik:
TÜBİTAK, Turkstat, TPE
0 yorum:
Yorum Gönder