EBİLTEM blog sayfasına hoşgeldiniz.

Üniversite-Sanayi İşbirliği, Teknoloji Transferi, Patent, Avrupa Birliği Projeleri, Teknoloji Trendleri ve İnovasyon...

ShareThis

Teknoloji Transferi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Teknoloji Transferi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Aralık 2013 Cuma

Patent Vekilinin İcat Yapmasını Beklemeyin, Patentten Maksimum Değeri Alın!


Patent Vekilinin İcat Yapmasını Beklemeyin, Patentten Maksimum Değeri Alın!

Patent hakları ticari olarak iki ana güç sağladığı yönünde algılanıyor: İlki rakiplerinizin sizin teknolojinizi kullanmasını engellemek, ikincisi ise teknolojinin ayrıcalıklarını kullanmak isteyenlerin gelirlerinden pay almak!

Son yıllarda bu algı değişiyor. Patentler hak sahiplerine yasal haklar sağlamanın yanında bağımsız  ticari varlıklar olarak da görülmeye başlandı.  Artık patentler, gayrimenkuller gibi değerlendirilerek bankalarda teminat olarak kullanılabilecek.   Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'ün Mart 2013'te yapmış olduğu konuşma da bu değişimin Türkiye'de de orta vadede uygulamaya geçeceğinin habercisidir (http://www.sanayi.gov.tr/NewsDetails.aspx?newsID=7083&lng=tr ).

Yeni patent yasasını (http://www.tpe.gov.tr/dosyalar/taslaklar/Patent_Kanun_Taslagi.pdf ) hala beklemekte olduğumuz bugünlerde Teknoloji Transfer Ofisleri olarak  Üniversite bünyesindeki Fikri Mülkiyet Haklarının tespiti ve ticarileştirme potansiyellerinin kullanımına yönelik çalışmalar da hızla devam ediyor. Peki bu kadar değerli hale gelen patentlerimiz gerçekten değerli mi?

Patentlerin pazar değerleri, tekniğin bilinen durumu ile karşılaştırıldığında bulunan seviye farkına, istemlerinin kapsamına ve bu istemlerden etkilenen mevcut ve gelecek ticari pazarların varlığına bağlıdır. Bu da bizi patentin kalitesinin doğrudan değerine etki ettiğini göstermektedir. Türkiye'de patent sayılarının arttırılmasına yönelik yapılan farkındalık çalışmaları ve teşvik mekanizmaları bugüne kadar her ne kadar patent sayısında artış sağlasa da patent kalitesi için aynı kaliteden bahsetmek zor.

Patent ile markayı karıştıran siyasilerin, yöneticilerin varlığında geçen yıllarda artan patent başvuru sayıları bize galibiyeti getirmeyecektir. Devlet hibelerinin de revize edildiği ve Ar-Ge, FMH ve girişimcilik konularında artık ticarileşme potansiyeli/yaratacağı değere göre desteklerin değerlendirmeye başlanması önemli adımlar olarak görülebilir. Bu kapsamda, 1802 kodlu patent teşvikinin yerini de 1602 kodlu yeni patent teşviki Ocak 2014 itibari alıyor. Yeni teşvik sistemi ile sonuç odaklı olarak patent hakkı alan başvurular ödüllendirilerek tescilli patentlerin desteklenmesi ve patent kalitesinin de arttırılması hedefleniyor. Yine, Türk Patent Enstitüsü de inceleme raporlarını kendi içinde verecek şekilde yeniden yapılanmaya gidiyor. Bu geçiş sürecini de merakla takip ediyor olacağız.

Değişen kanunlar, teşvik mekanizmaları, Teknoloji Transfer Ofislerinin tecrübe kazanması, Teknoloji lisanslama, girişimcilik gibi kavramlarda gelişen farkındalık ve yavaş yavaş oluşmaya başlayan ekosistem ile değerli patentler de artacaktır. 2012 yılında EBİLTEM olarak organize ettiğimiz AreGE etkinliğimizde gerçekleştirdiğimiz 'Üniversite Patentleri Yarışıyor' yarışmasında 18 üniversiteden başvurusunu aldığımız  140 patent başvurusunun incelemesinde başvuruların çoğunun ticarileşme potansiyeli olmadığı görülmüştü. Ticari potansiyeli olanların ise patent kalitesinin düşük ve koruma alanının dar olması nedeni ile sürdürülebilirliği yoktu.

Bu başvuruların öne çıkan ortak özellikleri;
1) Patent sahipleri patent başvurusu yaparken destek almamıştı ya da patent vekilinin yaptığı çalışmaya dahil olarak katkı vermemişti.
2) Birçoğu, başvuruyu ticari bir getiri sağlamak üzere amacı ile gerçekleştirmemişti.
3) Tescilli başvurularda kabul edilen istemlerin kapsamı dikkate alınmamıştı.
4) Rüçhan haklarından bilgileri olmaması nedeni ile sadece Türkiye koruması ile sınırlı korumaya sahipti.

Peki, Patent kalitesini arttırmak ve değerini maksimuma çıkarmak için hangi adımları atmalıyız?

1) Patent Vekili ile maksimum etkileşim: Öncelikli olarak başvurunuzda Patent Vekili ile çalışma gibi bir zorunluluğunuz yok. Ancak patentin kendine has bir dili olduğunu ve özellikle istemler de yanlış kullanılacak bir kelimenin bile istemin kapsamını daraltabileceğini ve patentin çevresinden dolanmayı kolaylaştıracağının farkında olmak gerekiyor.
Eğer bir patent vekili ile çalışıyorsanız başvurunuz ile ilgi bir teknik bir bilgisinin olması patentin potansiyelinin tam olarak çıkarılmasına yardımcı olacaktır. Tabii patent vekilinden sizin için icat yapmasını bekleyemezsiniz, onun görevi sizin icadınızı maksimum koruma hakkı sağlayacak şekilde hazırlamaktan ötesi değildir. Bu nedenle taslak aşamasında maksimum bilgi paylaşımı ve sonrasında da patentin icadınızı tam olarak yansıtıp yansıtmadığının kontrolü yine buluşçu olarak sizin sorumluluğunuzda olacaktır.

2) Ticari Faydayı Unutmayın: Başvuru sahipleri başarıyı patent almak olarak tanımlarken aslında geçerliliği süresince ticari fayda sağlamayacağı öngörülen bir başvuru yapmanın giderden başka bir getirisi olmuyor. Ticari değerin sadece direk gelir elde etme anlamında anlaşılmaması gerekiyor. Bu noktada maddi getiri yanında ticari fayda olarak pazardaki hareketinizi kolaylaştıran ya da rakibinizin hareketini zorlaştıran patentler de ticari bir fayda olarak görülmelidir.

3) Güçlü İstemleri Garanti Edin: İstemlerde belirtilen her noktanın tarifnamede ayrıntılı olarak açıklanması şarttır. Tarifnamede paylaşılan teknik içeriğin istemleri tam olarak destekliyor olduğunun ve bilginin doğruluğunun kontrolü buluş sahibine ait olacaktır. Bu nedenle özellikle Patent Vekilleri ile çalışırken icadın kapsamının ve istenen koruma alanının net olarak paylaşılması ve çalışmaların kontrollerinin yapılması gerekir. Önemli bir nokta da en iyi kullanım modunun farklı kullanım alanları ile beraber tarifname de belirtilmesi ve yapılan çalışma (test/deney vb.) sonuçları ile desteklenmesi gerekmektedir. Yine olası alternatif kullanım alanlarının da bu bölümde belirtilmesi patentin kapsamını genişletecektir.

4) Rüçhan Süresine Dikkat Edin: Başvuru tarihinden itibaren başlayan 12 aylık süre sizin rüçhan hakkı ile coğrafik olarak koruma alanınızı genişletmek için farklı ülke başvuruları yapmanız veya EP(Avrupa Patent Sistemi)/PCT(Uluslararası Patent Sistemi) başvurularına geçişiniz için tanınan süredir. Bu süre sonrasında başvurunuzun tescil edilmesi durumunda korumanız sadece giriş yaptığınız ülkelerde geçerli olacaktır ve bu koruma alanı genişletilememektedir. 
Çok uluslu başvurularda PCT sistem seçeneği önemli bir araç halini almaktadır. PCT tercih edilen diğer ülkelere giriş için ilk patent başvurusundan itibaren 30 aylık bir süre kazandırmaktadır. Bu süre hem başvuru ile ilgili ticarileşme faaliyetlerinin yürütülmesi hem de diğer ülke girişleri için çeviri gibi konularda hazırlık zamanı olarak büyük avantaj sağlamaktadır.

Paylaşılan bu noktalar patentin kalitesini ve buna bağlı olarak değerini arttıracaktır. Özellikle internet ve mobil girişimciliğin yoğun ilgi gördüğü ancak teknoloji temelli girişimciliğin de önem kazanmaya başladığı bu geçiş zamanlarında Fikri Mülkiyet Haklarının yönetimi ve elde edilen hakların kullanımı kapsamında belirtilen önemli noktalar, hem araştırmacılar hem de girişimciler tarafından dikkatle izlenmelidir.




Aykut Gülalanlar  | Birim Yöneticisi | Lisanslama ve İş Geliştirme
Elektrik&Elektronik Müh. | Endüstri Müh. Y.L. | PMP | Patent Vekili |

--------------------------------------------------------------------------------------------------

17 Nisan 2013 Çarşamba

Yenilikçi Firma ve Teknolojik Gelişim


Dünya her yönüyle hızlı bir gelişim ve değişime tanık olmaktadır. Ulaşım, haberleşme teknolojilerinde ki hızlı gelişim bunu büyük ölçüde desteklemekte ve hızlanmasını sağlamaktadır. Bu hem bilgilere ve teknolojilere ulaşımı kolaylaştırmakta hem de bu teknolojilerin daha yaygın kullanılmasına önayak olmaktadır. Hal böyle olunca arz ve talep artmakta neticede benzer alanlarda faaliyette bulunan firmalar zorunlu bir rekabetin içine girmektedir. Bu rekabet içerisinde firmalar var olan teknolojilerin geliştirilmesine bağlı olarak yeni ürünler geliştirmek durumunda kalmaktadırlar. Günümüzde yeniliğin ve ekonomik büyümenin kaynağı olarak firma gösterilmektedir. Pazarın gereksinimlerinin önceden belirlenerek bunların yeni veya yenilikçi ürünlerle karşılanması günümüz firmalarının varlık nedeni durumuna gelmiştir.

Yenilikçi firma tanımını yapmadan önce yenilik kavramına açıklık getirmek de yarar olacaktır. Yenilik, firma içinde uzmanlaşmış birçok insanın faaliyetlerinin örgütsel olarak bütünleştirilmesini gerektiren kolektif bir süreçtir. Aslında yenilik aynı zamanda bir fikri pazarlanabilir bir ürün ya da hizmete, yeni ya da geliştirilmiş bir imalat ya da dağıtım yöntemine, ya da yeni bir toplumsal hizmet yöntemine dönüştürmeyi de ifade eder. (OECD). Günümüzde yeniliğin ve ekonomik büyümenin en önemli elemanları olarak firmalar gösterilmektedir. Pazarın gereksinimlerinin önceden belirlenmesi ve bunların yeni veya yenilikçi ürünlerle karşılanması günümüz firmalarının ana amacı haline gelmiştir. Konunun uzmanları yenilik sürecini birikimli, kolektif ve belirsiz bir zaman süreci şeklinde tanımlamaktadırlar. Yenilikler mevcut bilgilerin üzerine inşa edilmektedir. Kolektiftir çünkü teknolojik koşullara ve piyasa koşullarına ait verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve ürüne dönüştürülmesi için konularında uzman pek çok sayıda kişinin bir araya gelmesi gerekmektedir. Yani yenilikçi firma dendiğinde hem kendi içinde hem de aralarında antlaşma olan firmaların oluşturduğu ağ içinde bahsedilen anlamda yenilik faaliyetlerini gösteren işletme örgütü anlaşılmalıdır. Yenilikçi firmalar çevresinde etki yaratan firmalardır. Bir başka deyişle yenilikçi olmak büyümeyi beraberinde getirir. Bunu yapmak için firmaların kendi analizlerini çok iyi yapmış olmaları, stratejik açıdan nerede olduklarını bilmeleri, işbirliğine önem veriyor olmaları kritik noktalar arasında yer almaktadır. Tabi bir firmada yeniliğin ortaya çıkmasını sağlayan faktörler vardır. Bu faktörler genel olarak iki madde de toplanabilir.

Şirket içi belirleyiciler; şirketin yaşı, büyüklüğü, sahiplik statüsü gibi genel şirket özelliklerini; entelektüel sermaye, firma kültürü ve firma içi iletişim kanallarının açıklığını, idari özellikler ve liderlik gibi firma yapısı unsurlarını ve işbirlikleri, bilgi yönetimi, yatırım ve maliyet stratejileri, rekabet unsurlarının baskısı gibi firma stratejilerini içermektedir. (TÜBİTAK,2007)

Şirket dışı belirleyiciler; Yapılan çalışmalar, analizler neticesinde firma için en önemli engellerin iç direnç ve iç eksikliklerden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Dış engellerin ise firmanın yenilikçiliğine doğrudan olumsuz bir etkiden ziyade diğer engelleri zamanla besleyen ve onları artıran bir altyapı teşkil ettiği görülmüştür. Yine de yenilikçi olmak isteyen bir firmanın öncelikle iç engelleri ortadan kaldırmaya odaklanması gerektiği aşikardır  Sektör ve pazar yapısı, kamu düzenleme ve teşvikleri, dışsal mali fonlar, yeniliği engelleyici şirket dışı unsurlar gibi dış kaynaklı belirleyiciler ise sektörlerle ilgili koşullar ve ilişkilerdir. (TÜBİTAK,2007)

Yapılan araştırmalar yenilik için farklı stratejiler ortaya koymaktadır ancak tecrübeler gösteriyor ki firma stratejileri duruma göre değişebilmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi bilişim ve iletişim teknolojisi diğer firmalarla ilişkileri, işbirliği ilişkilerini kısacası firma davranışlarını değiştirmektedir. Firmalar bir değil birden fazla alternatife kolayca ulaşmaktadırlar. Kaynaklarını, bilimsel ve teknolojik becerilerini farklı şekillerde kullanabilmektedirler. Yenilik anlamında firma kendi içerisinde ki çalışmalarla bir ürün ortaya çıkarıp patent alabilir ya da sektörü için dünyanın herhangi bir yerindeki yeni üründen lisans yöntemiyle yararlanabilir, olası teknolojileri tahmin edebilir. Böylece bilim ve dünya teknolojilerine belli oranda yön verebilir. Teknolojik anlamda köklü değişimler yaratmaya kalkmak ciddi anlamda risk olabilir ama yenilikçi olmayan firmalar uzun soluklu hayatta kalmamaktadır. Sonuç olarak bir firma yenilikçi olma anlamında farklı stratejiler üzerinden gidebilir ancak firma seçtiği stratejileri hayat geçirirken iç ve dış etkileşimle çekirdek faaliyet ve çeper faaliyetler ayrımını yaparak süreci iyi yönetmek zorundadır.

Jeoloji Mühendisi 
Patent Uzmanı  




Uluslararası Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi (2007-2010) TÜBİTAK

Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi 2011-2016 – TÜBİTAK

Bilim teknoloji ve yenilik politikaları - Vizyon 2023

Ar-Ge ve Yenilik Politikaları Vizyon 2023 ve Sonrası

Yrd. Doç. Dr. Ali FIKIRKOCA Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Görevlisi İnovasyon Brimi Yöneticisi UZEM 2012

5 Mart 2013 Salı

Finansal Açıdan ve Etkinlik Açısından Yeşil Enerji Kaynakları



Finansal Açıdan ve Etkinlik Açısından Yeşil Enerji Kaynakları

Artık evlerde kullanılan yani hane halkının tüketiminde olan enerji bile bulunduğu yerde üretilebiliyor!

Sadece endüstriyel kullanım için değil apartmanların çatılarına yerleştirilen ve içerisinde fotovoltaik piller olan güneş panelleriyle bu mümkün!

Günümüzde enerji kaynaklarının enerji talebini karşılayabilmesi dünya açısından hem bir sorun hem de etkinliğin ve maliyetle beraber karlılığın doğru analizi sonucunda oluşacak katma değeri yüksek bir pazar. Bununla beraber belli bir ömrü olan yani tükenebilir fosil kaynaklar yerine yenilenebilir enerji kaynakları yani güneş, rüzgar gibi yeşil enerji kaynaklarının kullanımı da her geçen gün hem ekonomik hem de çevresel sebeplerden ötürü artmakta. Aşağıda orijinali İngilizce olan yazının amacı da, yeşil enerji kaynakları hakkında bilgilendirme yapıp bu kaynakların kullanım örneklerini finansal yönden incelemektir. 

Green Energy Elements – Green Finance

Today energy demand and supply are one of the most important discussing points in the world. For a sustainable energy supply, in other words the ability of future of energy supply, in order to meeting with needs of energy renewable energy sources should be more common used. This article aims to identify various green energy sources such as solar and wind energy and biofuels, government support for this industry and main companies in this sector.

Renewable energy, after its generation, needs to be stored in a medium for use with autonomous devices as well as vehicles (Source: Wikipedia). Instead of carbon and petrol using, renewable energy sources are important for not only environmental issues and but also future of the sector so awareness of elements of green energy will provide more healthy, cheaper and more effective energy in not only industrial way but also domestic way.
Green Energy Elements

Geothermal Power: Geothermal energy is a heat that is living earth’s crust. Waters that are outcrops procures to be able to benefit from geothermal power in mostly heating applications and electricity production.

Solar Energy: Solar energy is based on technology of acquiring energy from sunlight. Since 1970 not only costs of solar energy has started to decrease, but also technological developments has started to increase and solar energy has been accepted as a clean energy source.

In the past solar energy systems were using in order to heat the water but now photovoltaic panels that have 15% performance of solar energy are giving the chance of electricity producing.

Average sunbath time of Turkey is 2623 hours for a year. So this number equals to 110 days sunbath time in total. Solar collectors can produce nearly full capacity even in foggy and cloudy weather conditions because ultraviolet radiations can pass the cloudy surfaces.

Most common solar energy applications are;

o   Heating water,

o   Electricity production.
 
Wind Energy: Wind energy is not only clean, abundant and renewable but also has exploit opportunity in all over the World. Structure of wind towers consist of wind turbines that has very big rotor in order to transmitting wind energy to electrical energy. These turbines can be in the ground or inflight.

Hydrogen Energy: Hydrogen is a clean energy source that can be produced from primary energy sources with extricating hydrogen in water and natural gas. Nowadays some automotive companies are using hybrid systems using both hydrogen & petrol. Hybrid systems are decreasing released polluted air 30 – 40 percent comparing with other systems.

Wave Power: Wave energy is a kind of renewable energy that can practiced on waves on oceans and big seas. Total potential wave energy is more than 2.5 terra watt (Tidal power’s energy). Countries that have powerful winds on their coasts can use wave energy for their energy needs’ 5 percent or more.

Tidal Power: Tidal energy that practices upon tidal actions in seas is a renewable energy source. The reversible movement of tidal turbines benefits from sea’s swell and descend and works for producing electricity while using this sea level difference.

Green Finance

Green energy sources provide to community eco-friendly energy such as solar energy, wind energy, wave energy that can be applied to mostly produce electricity, heat water. Comparing with other energy elements setting up a green energy plant has also cost advantages. For example directly related with construction sector, building a greenhouse that can produce energy on its own, effects on general costs of construction between 2 and 8 percent of increasing but at the same time it effects between 35 and 40 percent of decreasing on energy costs (Source: Ekonomi, Milliyet).

Looking for general data of all green sources;

Ø  Wind energy plants; in 2008 maintenance and operation costs was 30,900 Euro per MW. In 2011 it is 19,200 Euro (38% percent decreasing on costs) (Source: www.yesilekonomi.com)

Ø  Solar energy capacity of Turkey is 380 billion kWh for every year and with looking for the 2011 data of Turkey’s electricity consumption is 229 billion kWh. Cost of setting up a solar energy plant that has 1 MW power is decreased to 1.5 million dollars. Turkish government purchases solar power from 13 cents according to Renewable Energy Law and gives 10 years purchasing guarantee.

Ø  Retrace interval of a solar energy plant that needs 4600 km2 is about 7 or 10 years. 

Ø  According to German Clean Energy Report, global clean energy market reached 2 trillion dollars and it will be 4.4 trillion dollars in 2025 in all over the World (Source: GreenTech made in Germany 3.0).

Main Photovoltaic Manufacturers in the World

Company
Country
Suntech
China
JA Solar
China
First Solar
USA
Sungen Solar
China
Trina Solar
China
Motech Solar
China
Q-Cells
Germany
Gintech
China
Sharp
Japan
Canadian Solar
China

Main Wind Turbine Manufacturers in the World

Company
Country
Vestas
Denmark
Sinovel
China
Goldwind
China
Gamesa
Spain
Enercon
Germany
GE Energy
USA
Suzlon Group
INDIA
Guodian United Power
China
Siemens Wind Power
Germany
Ming Yang
China

Conclusion

Today energy supply and energy consume is main discussing point of all over the World even energy search activities are in outside of the World to find more sources. At the same time effects of energy consuming is also researched because of such results air pollution, carbon diffusion and water pollution.

For finding not only renewable but also eco-friendly energy sources green energy concept is getting more important for every passing day. It’s related with mostly energy companies but at the same time all society are affected by energy source choosing.

Solar energy and wind energy are the most common examples of green energy concept that has 27 Billion Dollars at just 1st quarter of 2012 (Source: Bloomberg New Energy Finance). So not only ecological way but also financial way there is sharply increase on Green Energy usage for all over the World in order to provide not only competitive and cost-effective but also eco-friendly energy to meet with the surplusage demand at every turn.


 

17 Şubat 2013 Pazar

Kısa Kısa: Teknoloji Transferinde SSS




KısaKısa: Teknoloji Transferinde SSS

Son günlerde sıklıkla duymakta olduğumuz teknoloji transferi, ticarileştirme ve patent konularında sıklıkla karşılaştığımız sorulara kısa kısa cevaplar veriyoruz. Sizlerden yorum ve sorularınızı da bekliyoruz.

Teknoloji Transferi nedir?
Bilgi ve buluşların üniversite, araştırma merkezleri bünyesinden üçüncü partilere transferini ifade etmektedir. Bu transfer genellikle, lisanslama ve firma kurulumu (start up, spin-off) ile gerçekleştirilmektedir.

Teknoloji Transferinde Patent’in önemi nedir?
Patent, teknolojinin ticarileştirilmesinde ticari ortakların ilgisini çekmesi ve ortağa sağlayacağı yasal hakların avantajı nedeni ile çok önemlidir.

Araştırma sonuçlarımı Patent Başvurum öncesi açıklayabilir miyim?
Türkiye’de araştırma sonuçlarının bir yıl öncesine kadar buluş sahibi tarafından açıklanmış olması patentlenebilirlik kriterlerini kaybetmesine neden olmamaktadır. Ancak bu durum patent alma sürecini zorlaştırmaktadır. Benzer uygulama Amerika için de geçerlidir. Ancak EP (Avrupa Patent ) kapsamında patentlenebilirlik kriterleri bozulmaktadır.

Patent Hakları Sahibine veya Lisans sahibine ne sağlar?
Patent sahibi, patent korumasının geçerli olduğu bölgelerde üçüncü partilerin kullanımını, üretimini ve satışını engelleme haklarına sahiptir.

Lisans sahibi, lisans anlaşması içerisinde belirtilen bölge, uygulama alanı ve belirlenen süre vb. şartlar kapsamında patentin sağladığı yasal haklara sahiptir.

Materyal Transfer Anlaşması (MTA) nedir?

Bu anlaşma sizin işbirlikçilerinizle ve proje ortaklarınızla gerçekleştirdiğiniz Ar-Ge çalışmalarında onlara göndermekte olduğunuz veya onlardan almakta olduğunuz materyallerin içeriğine ve kullanım haklarına ait bilgilerin bulunduğu anlaşmadır. Ar-Ge sonuçlarının patente konu olması durumda hak iddia edebilmeniz için son derece önemli bir dokümandır. Gizlilik anlaşması ile de desteklenmelidir.

Sponsorlu Projelerde Hak Paylaşımı Nasıl Oluyor?
Sponsorlarınız ile proje kapsamının net olarak belirlendiği bir hak paylaşım sözleşmesi yapmanız gerekmektedir. Sözleşme kapsamında patent haklarının paylaşımı, lisanslama durumunda hak paylaşımı konuları da anlaşmaya dahil edilmelidir. Sponsorun buluş haklarına sahip olduğu durumlarda, araştırma kapsamının tam olarak belirlenmesi, proje kapsamı dışında araştırmacıya ait buluşa konu olabilecek buluş haklarının korunması için önem taşımaktadır.

Uluslararası Patent diye bir şey var mı?
Patent ile bölgesel koruma da sağlamaktadır. Genel olarak “Dünya Patenti” diye bir şey yoktur. Ancak PCT (Uluslararası Patent) ve EP (Avrupa Patenti) kapsamında yapılan anlaşmaya üye ülkeler için tek noktadan başvuru yapılabilmektedir. Türk Patent Enstitüsüne yapılan bir başvuru sonrasında 12 ay içerisinde rüçhan hakları kullanılarak EP, PCT ve üye ülkelerde ulusal girişler gerçekleştirilebilir.

Patent Sahibi ve Buluş Sahibi arasındaki fark nedir?

Patent sahibi, buluş hakları kapsamında patent başvurusu yaparak ”Başvuru dokümanın”da “Başvuran” olarak yazılan kişi veya hak devri ile haklara sahip olan kişidir. Patentten doğan yasal hakları kullanma hakkına sahiptir.

Buluş sahibi, başvuru dokümanında “Buluş Sahibi” olarak belirtilen ve buluşun gerçekleştirilmesi sırasında katkı koyan kişidir. Patent haklarından yararlanamamaktadır. Buluş sahibi ve patent sahibi aynı kişi olabildiği gibi birden fazla kişi deolabilmektedir.


Bir sonraki yazıda daha fazlası ile aşağıdakileri de cevaplayacağız. Sizin desorunlarınız varsa bizlerle paylaşabilirsiniz.

Start-up nedir ve hangi durumlarda lisanslamaya tercihe edilmeli midir?
Öğrenci olarak patent sahibi/buluş sahibi olabilir miyim?
PCT üzerinden patent başvurusu yapmak size ne kazandırır?





Twitter: @agulalanlar

Email: aykut.gulalanlar@ebiltem.ege.edu.tr

11 Aralık 2012 Salı

Bir Başarı Hikayesi…Türk Zeytin Üreticisi Firma ile Alman Enerji Firmasının Teknoloji Transferi

"Partnership Agreement’’, yani Avrupa İşletmeler Ağı içerisinde firmalarımızın yabancı firmalar ile işbirliği için anlaşma yapmaları. EBIC-Ege olarak nihai amacımız bölgeye katma değer sağlayacak ticari     işbirliklerinin ve teknoloji transferlerinin gerçekleştirilmesi. Bu kapsamda ağ içerisinde dikkat çekici, oluşturduğu katma değer açısından fark yaratacak projelere, işbirliklerine ise Success Story adını veriyoruz.  Ve kısa zaman önce bir ‘’Başarı Hikayemiz’’ yayımlandı, zeytin üreticisi bir firmamız ile Alman enerji firması arasında…

Peki Enterprise Europe Network (Avrupa İşletmeler Ağı) üzerinde Başarı Hikayesi olarak paylaşılan bu işbirliği nasıl oluştu?

Öncelikli olarak zeytin ve zeytinyağı üreticileri için büyük problem olan zeytin karasuyu (Olive Mill Waste Water – OMWW) için çözüm arayan Türk firmamızın teknoloji transferi işbirliği profilini ağ üzerinde oluşturduk. Sonrasında sektörler ilgili gruplarla ağ üzerinde paylaşımını yapıp yurtdışından ortak arayışına başladık. Aynı zamanda ağ üzerinde benzer işbirliği profilleri için tarama yapıp firmamızla bu profiller paylaştık. Bunlardan biri olan 12 DE 1699 3OOV referans numaralı profil için karşılıklı görüşmelerin başlamasını sağladık ve sonrasında firmaların görüşme talebinin üzerine İstanbul’da ‘’company mission’’ adını verdiğimiz bir ikili görüşme etkinliği düzenleyip bu etkinlikte firmalarımızı buluşturduk. Bunun sonrasında zeytin kara suyu üzerine teknoloji arayan firmamız ile Alman firma arasında görüşmeler devam etti ve sürdürülebilir biochar (Bitki atıklarından elde edilen kömür) üretimi üzerine işbirliğine varıldı.

Bu başarı hikâyesi kapsamında Avrupa Komisyonu yetkilileri tarafından haber niteliğinde kapsamlı bir çalışma yürütmek amacıyla 2 ofisle de görüşülüp bu işbirliği hakkında detaylı bilgi alındı.

Bu kadar kısa sürede bir işbirliğinin gerçekleşmesinde EBIC-Ege ofisiyle beraber Alman Enterprise Europe Network Ofisi de tüm yazışmalarda ve görüşmelerin sağlanmasında ortaklaşa faaliyet gösterdiler.

Bu başarı hikâyemiz, ağ üzerinde onaylanan işbirliği anlaşmalarımızdan sadece bir tanesi aslında. Eğer ki yeni yöntemler denemeye ve birlikte çalışmaya hazırsanız, herhangi bir problemine çözüm aramak isteyen firmalara tüm hizmetlerini ücretsiz sağlayan EBIC-Ege ofisi sizin için bir tek durak merkezi olacaktır…



11 Nisan 2012 Çarşamba

Fikirden Ürüne Giden Süreçte Üniversitelerin Rolü

“Türkiye’deki Teknoloji Transfer Ofislerinin (TTO) rolleri hakkında sağlam bir münazara dinliyorum. Acaba 30 yıl önce Amerika’daki münazara da buna benzer miydi?”
 Bu soru 28 Şubat 2012 günü Ankara’da gerçekleştirilen seminerde Amerikalı bir TTO yöneticisine ait.

Yukarıda sorulan sorunun yanıtı araştırılabilir ancak şunu söyleyebiliriz ki Türkiye’de yıllardır oluşturmaya çalıştığımız yapılar için artık daha olumlu bir ortam var; zira devlet kanadının da durumun önemini kavradığını görmek mümkün. Öyle ki artık Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun kararları Üniversite Sanayi İşbirliği sürecini destekleyecek kurumları belirlemek yönünde alınıyor: TÜBİTAK ve YÖK. ²

Bu yazıda TÜBİTAK ve YÖK dışında 53 farklı kurum ve kuruluşun katıldığı 27-28-29 Şubat 2012’de Ankara’da ÜSİMP ve ARTEV önderliğinde, AUTM’un değerli katılımı ile düzenlenen seminer ve çalıştaylarda konuşulanları ve değerlendirmeleri aktaracağım size. Genel başlıklar altında toparlayacak olursak TTO’ların yapısı ve kuruluşu, yönetimi, sunacağı hizmetler ve görevleri ile işlerliğinin sağlanması ve sürdürülebilirlikleri olmak üzere 4 ana tema konuşulmuştur.

Bence, 3 günün en önemli çıktısı; mevcut durum farkındalığının yaratılmış olması ve dünyada başarılı olmuş 3-5 örneğin incelenip ülkeye uygulanmasının mümkün olmadığı sonucuydu. Katılımcılar da bu konuda hem fikir olduklarını belirttiler. “Bul – İşlet” modeli yerine sadece Türkiye için değil farklı bölgeler için uygun olan “Yap- İşlet” sisteminin benimsenecek olması sevindirici.

Kurulacak ofislerin kamu – üniversite ve özel sektör kuruluşlarının birlikte etkin bir şekilde çalışabilecekleri yapıda oluşmasının başarıya giden yolda önemli bir adım olduğu ve bu sebeple farklı paydaşların yer aldığı “konsorsiyum” yapılanmasına gidilmesi gerekliliği saptanmıştır.

Bir o kadar önemli çıktı da TTO’ların en azından kısa vadede kar getirecek yapılar olmadıklarının dile getirilmesidir. Bugün TTO’ların en başarılı ülke olduğu ABD’de bile kar eden TTO sayısı oldukça azdır.3 Dolayısı ile karlılık konusu bir kenara bırakılıp ülkemizdeki TTO’ların 3 ayak üzerine kurulması gerektiği ortaya konmuştur.

· İlgili bölge ve üniversitelerde Fikri Mülkiyet Hakları (FMH)
· sahipliğine ilişkin kuralların belirlenmiş olması,
· Bölgede TTO’lar için potansiyel olması ve gerekli olan işlevlerin sağlanabilmesi,
· Yerel ve ulusal risk sermayesi ve tohum sermayesi gibi inovasyonun finansmanını sağlayacak mekanizmalar oluşturularak teknoloji transfer zincirinin tüm halkalarının tamamlanabilmesi.

Yazının başında da belirttiğim gibi, devlet artık konuyla daha yakından ilgili, ancak devletin yönetim aşamasında çok da işin içinde olması arzu edilmemiş gibi görünüyor. Katılımcıların ana görüşü TTO yönetiminin esnek olması, dolayısı ile devletten beklenenin sadece “kolaylaştırıcılık rolü” olması ve yasal düzenlemelerin, kısıtlamadan ziyade teşvik edici unsurları ön plana çıkartan özellikte olmaları gerektiği yönünde. Aynı zamanda, devletin TTO’lara finansal destek sağlaması ise tartışmasız herkesin ortak fikridir. Çalışmalar sonunda kazandırılacak katma değerin yine devlete fayda sağlayacağı göz önünde bulundurulursa kurulum aşamasında devlet desteği almaları,  kar edene kadar değil, kendine yeter hale gelene kadar yıllar içinde kademeli şekilde destek oranının azaltılması görüşü kabul edilmiştir.

Konu ile ilgili olarak devlet desteği alan TTO’ nun bu desteği hak edip etmediğinin ölçülebileceği nicel ve nitel performans kriterleri (patent sayısı, lisans gelirleri, işbirliği alışkanlıkları, kültürü vb.) belirlenmesi ve devlet desteği aldığı sürece vereceği hizmetleri ücretsiz olarak yerine getirmesi gibi unsurlar da öne çıkmıştır.

Bir başka önemli konu da TTO bünyesinde çalışacak personelin durumu oldu. İstihdam edilecek personelin profesyonel olarak sözleşmeli çalışması gerekliliği, akademik bir pozisyonda bulunmadan çalışanın %100 enerji ve zamanını işine adayacağı düşüncesi ile belirtilmiştir. Aynı zamanda personelin 4691 sayılı kanun hükümleri kapsamında çalıştırılması ve istihdam edilenlerin “araştırmacı personel” olarak kabul edilmesi ve kısmi zamanlı görevlendirilecek akademik personelin TGB Kanunu ile tanınan istisnalarından yararlanması çalıştay katılımcılarının önerileri içerisinde yer almaktadır.

Diyelim ki şartlar oluştu, bölge teknoloji üretmeye hazır, devlet gerekli desteği sağladı, uygun çalışanlar bulundu peki ne yapacak bu TTO’lar? Toplantının önemli bir bölümünde de bunlar konuşuldu. Genel anlamda TTO’ların bölgesel yapılandırılması gerektiği kararlaştırılınca faaliyetler de buna göre değişkenlik göstereceğinden hizmetlerin ne olacağı değil ne olmayacağı tartışıldı: hizmetler sadece lisanslama ve teknoloji transferi ile sınırlanmamalı, finans desteği vermek değil finans desteklerine ulaştırmak hedeflenmeli!

TTO’ların, öncelikle iletişim ve güven sorununu ortadan kaldırmaları ve bunu başarmanın en kolay yolunun ise başarı örnekleri yaratmaktan geçtiği ortak fikir olarak ele alındı. Güven yaratıldıktan sonraki adımlarda ilgi yaratılması ve maliyetin azaltılması gibi konulara odaklanılırsa daha çok talep yaratılabileceği belirtilmiştir. Son aşama olarak ise somutlaştırma üzerinde durulmuş, fikrin gerçeğe dönüştürülmesinde TTO’larca tam destek sağlanması gerektiği vurgulanmıştır.

Öyle görünüyor ki; katılımcılar 3 günlük yoğun toplantılar boyunca yapılan beyin fırtınasında ellerinden gelenin en iyisini yaptılar. Şimdiye kadar bu konu hakkında yapılmış en verimli, en geleceğe dönük ve uygulanabilir toplantılardan birine katılım gösterdiler. Toplantı sonunda eminim, ABD’den katılan TTO Yöneticisi Vicki Loise’te, Türkiye’nin daha gidecek yolu olsa bile, ABD’de 30 sene önce yapılmış olan toplantılardan çok daha ileri bir farkındalığa sahip olduğunu görmüştür.

------------------------------------------------------------------------------------------------------
1: Listening to a vigorous debate about the roles of TTOs in Turkey. Wonder if the debate was similar in the U.S. 30 years ago? http://twitter.com/#!/vloise
3: AUTM yetkililerince ifade edilmiştir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------