EBİLTEM blog sayfasına hoşgeldiniz.

Üniversite-Sanayi İşbirliği, Teknoloji Transferi, Patent, Avrupa Birliği Projeleri, Teknoloji Trendleri ve İnovasyon...

ShareThis

Girişimcilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Girişimcilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Şubat 2013 Pazar

Kısa Kısa: Teknoloji Transferinde SSS




KısaKısa: Teknoloji Transferinde SSS

Son günlerde sıklıkla duymakta olduğumuz teknoloji transferi, ticarileştirme ve patent konularında sıklıkla karşılaştığımız sorulara kısa kısa cevaplar veriyoruz. Sizlerden yorum ve sorularınızı da bekliyoruz.

Teknoloji Transferi nedir?
Bilgi ve buluşların üniversite, araştırma merkezleri bünyesinden üçüncü partilere transferini ifade etmektedir. Bu transfer genellikle, lisanslama ve firma kurulumu (start up, spin-off) ile gerçekleştirilmektedir.

Teknoloji Transferinde Patent’in önemi nedir?
Patent, teknolojinin ticarileştirilmesinde ticari ortakların ilgisini çekmesi ve ortağa sağlayacağı yasal hakların avantajı nedeni ile çok önemlidir.

Araştırma sonuçlarımı Patent Başvurum öncesi açıklayabilir miyim?
Türkiye’de araştırma sonuçlarının bir yıl öncesine kadar buluş sahibi tarafından açıklanmış olması patentlenebilirlik kriterlerini kaybetmesine neden olmamaktadır. Ancak bu durum patent alma sürecini zorlaştırmaktadır. Benzer uygulama Amerika için de geçerlidir. Ancak EP (Avrupa Patent ) kapsamında patentlenebilirlik kriterleri bozulmaktadır.

Patent Hakları Sahibine veya Lisans sahibine ne sağlar?
Patent sahibi, patent korumasının geçerli olduğu bölgelerde üçüncü partilerin kullanımını, üretimini ve satışını engelleme haklarına sahiptir.

Lisans sahibi, lisans anlaşması içerisinde belirtilen bölge, uygulama alanı ve belirlenen süre vb. şartlar kapsamında patentin sağladığı yasal haklara sahiptir.

Materyal Transfer Anlaşması (MTA) nedir?

Bu anlaşma sizin işbirlikçilerinizle ve proje ortaklarınızla gerçekleştirdiğiniz Ar-Ge çalışmalarında onlara göndermekte olduğunuz veya onlardan almakta olduğunuz materyallerin içeriğine ve kullanım haklarına ait bilgilerin bulunduğu anlaşmadır. Ar-Ge sonuçlarının patente konu olması durumda hak iddia edebilmeniz için son derece önemli bir dokümandır. Gizlilik anlaşması ile de desteklenmelidir.

Sponsorlu Projelerde Hak Paylaşımı Nasıl Oluyor?
Sponsorlarınız ile proje kapsamının net olarak belirlendiği bir hak paylaşım sözleşmesi yapmanız gerekmektedir. Sözleşme kapsamında patent haklarının paylaşımı, lisanslama durumunda hak paylaşımı konuları da anlaşmaya dahil edilmelidir. Sponsorun buluş haklarına sahip olduğu durumlarda, araştırma kapsamının tam olarak belirlenmesi, proje kapsamı dışında araştırmacıya ait buluşa konu olabilecek buluş haklarının korunması için önem taşımaktadır.

Uluslararası Patent diye bir şey var mı?
Patent ile bölgesel koruma da sağlamaktadır. Genel olarak “Dünya Patenti” diye bir şey yoktur. Ancak PCT (Uluslararası Patent) ve EP (Avrupa Patenti) kapsamında yapılan anlaşmaya üye ülkeler için tek noktadan başvuru yapılabilmektedir. Türk Patent Enstitüsüne yapılan bir başvuru sonrasında 12 ay içerisinde rüçhan hakları kullanılarak EP, PCT ve üye ülkelerde ulusal girişler gerçekleştirilebilir.

Patent Sahibi ve Buluş Sahibi arasındaki fark nedir?

Patent sahibi, buluş hakları kapsamında patent başvurusu yaparak ”Başvuru dokümanın”da “Başvuran” olarak yazılan kişi veya hak devri ile haklara sahip olan kişidir. Patentten doğan yasal hakları kullanma hakkına sahiptir.

Buluş sahibi, başvuru dokümanında “Buluş Sahibi” olarak belirtilen ve buluşun gerçekleştirilmesi sırasında katkı koyan kişidir. Patent haklarından yararlanamamaktadır. Buluş sahibi ve patent sahibi aynı kişi olabildiği gibi birden fazla kişi deolabilmektedir.


Bir sonraki yazıda daha fazlası ile aşağıdakileri de cevaplayacağız. Sizin desorunlarınız varsa bizlerle paylaşabilirsiniz.

Start-up nedir ve hangi durumlarda lisanslamaya tercihe edilmeli midir?
Öğrenci olarak patent sahibi/buluş sahibi olabilir miyim?
PCT üzerinden patent başvurusu yapmak size ne kazandırır?





Twitter: @agulalanlar

Email: aykut.gulalanlar@ebiltem.ege.edu.tr

10 Şubat 2013 Pazar

Kitlesel Finansman – CROWDFUNDING



Daha önce yazdığım Kalabalıkların Gücü - Crowdsourcing başlıklı yazımı finansman konusunda ayrıntılandırarak genişletmek istedim. Crowdfunding yani Kitlesel Finansman dedikleri iş modeli, "farklı iş modellerinin" birden fazla kişi-kurum-grup tarafından fonlanmasını sağlayan ve projelerin hayata geçmesine destek olan bir sistem. Bu sistemin temelinde de "crowdsourcing" modeli yatıyor. 

Aslında crowdfunding sistemi kooperatifçilik ile benzerlikler taşıyor. Bildiğiniz gibi kooperatifçilik, birden fazla kurum veya bireyin bir araya gelecek hem finansal hem de iş gücü ortaklığı oluşturmasına deniyor. Bir diğer deyişle köylerdeki imece usulünün sermayeli ortaklıklara dönüşümüdür. 

Crowdfunding,  Nobel ödüllü Prof. Dr. Muhammed Yunus’un teorisi olan micro-kredi-finansman yaklaşımıyla da büyük benzerlikler taşıyor. Mikrofinans sisteminin internet devrinde kullanılan versiyonlarından biri ise Kiva Projesi. Amaç, ihtiyaç sahibi insanların hayatlarına bir yardım eli uzatmak. Kiva.org’un kurucusu Jessica Jackley’in bu sistemin ortaya çıkışını ve neler yaptıklarını anlattığı konuşmasını izlemenizi öneriyorum.

Bu sistemin önümüzdeki yıllardaki kullanım trendine bakacak olursak, Deloitte firmasının teknoloji alanındaki 2013 yılı tahminlerinin yer aldığı araştırmasına göre Crowdfunding pazarı 3 milyar dolar olacak. Rapor ayrıca, crowdfunding platformlarının yeni girişimlerin fonlanmasında risk sermayesi faaliyetlerini de tamamlayıcı rol üstleneceğini belirtiyor.

Bu sistemin işlerliği için tabi ki de yasal mevzuata dikkat etmek gerekiyor. Sonuçta işin mutfağında “para toplama” kavramı yer alıyor. ABD’ye baktığımızda, yeni çıkan “kitlesel finansman yasaları” ile bu sistem yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Yasanın ismi Jumpstart Our Business Startups Act (JOBS Act) ve geçtiğimiz Nisan ayında onaylandı. Türkiye’de ise durum biraz farklı cereyan ediyor. Yeni Türk Ticaret kanununda "Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bir şirket kurmak veya şirketin sermayesini artırmak amacıyla yahut vaadiyle halka her türlü yoldan çağrıda bulunularak para toplanması yasaktır." maddesi bulunuyor. 

Crowdsourcing.org’un raporuna göre, dünya üzerinde 450’ den fazla Crowdfunding platformu mevcut (rapora göre resmi rakam 452). Bunların 191 tanesi ABD de faaliyet gösteriyor. Bu listeye bizden de 3 proje ekleyebiliriz. biayda.com, projemefon.com ve ortagiz.com.


Yurtdışından bazı Crowdfunding iş modelleri:

Platform İsmi
Hedef Kitlesi/Amaç
Teknolojiden sanata her türlü proje
Akademik Projeler
İnternet Teknolojileri
Kadın-erkek eşitsizliği
Mobil Teknoloji, Tüketim ürünleri…
Equity based Crowdfunding
Hayvanların korunması için fon
Diğer crowdfunding platfomlarının ayrıntılarına karşılaştırmalı olarak ulaşmak mümkün.

Bu platformların her birinde yer alan yenilikçi projeler, bize tam anlamıyla “inovasyon fuarı” havasını yaşatıyor. Girişimcilerin yayınladıkları en yeni projeler bir anlamda teknoloji kategorisindeki trendi belirliyor ve büyük firmaların da ilgisini kolay çekiyor. Çünkü kullanıcılar tarafından yüksek oranda fonlanan projeler bir anlamda rüştünü ispatlamış demektir. Rüştünü ispatlayan yani bu platformlardan topladıkları fonlarla başarılı olan projeleri (Kickstarter ve Indiegogo üzerinden) merak ediyorsanız http://outgrow.me takip edilebilirsiniz. Başarıyla fonlanan projelerin en popüleri kuşkusuz Pebble. Kickstarter’ da yayınlanan bu proje 10 milyon dolardan fazla fon topladı ve şimdi 150$’dan alıcılarını bekliyor.

Kickstarter platformunda teknoloji kategorisinde yer alan ve en fazla fon toplayan projelere göz atacak olursak, hayata geçmeyi bekleyen projelerin kendi sektörlerinde birçok dengeyi değiştirebilecek potansiyele sahip olduğunu görebiliriz. LIFX adındaki bu proje, ev ve işyeri aydınlatmasında oldukça iddialı. Benzer şekilde SmartThings’in projesi ise evinizdeki tüm eşyaların cep telefonunuzdan kontrol edilmesini sağlıyor. Bu projeleri gördükçe, nesnelerin interneti (Internet of Things) denilen olgunun hayatımızı ne derece değiştireceğini kestirmek hiç de zor olmuyor.



Kickstarter üzerinden projelerini yayınlayacaklara ön tasarım, modelleme ve tanıtım çalışmalarında destek olan firmalar bile kuruldu. Bu ekosistem, daha birçok farklı destek platformunun ve dikey iş modellerinin kurulmasına vesile olacağa benziyor.

Üniversitelerden çıkan buluşların ve yenilikçi projelerin fonlanmasında kullanılan mevcut ticarileştirme-yatırım araçlarının yanında bu platformların da kullanılması çok büyük avantajlar getirecektir. Tabi öncesinde var olan araçların işlerliğini arttırmak önceliğimiz. Teknoloji transfer ofislerinin kurulma sürecini yaşadığımız şu günlerde crowdfunding modelinin üniversite buluşlarına odaklanmış modelini görsek fena mı olur?




24 Aralık 2012 Pazartesi

San Francisco’dan Orta Avrupa’ya: Girişimcilikte Değişen Algılar, Kimlikler



Girişimciliğin kendine has bir ‘kültür’ ve ‘ekosistem’ üzerinde yükseldiği gerçeği ile tanıştıktan sonra politika yapıcılar boyutunda algının başarılı çekim noktalarına yönleneceğini hepimiz tahmin ediyorduk sanırım. Cumhurbaşkanının Amerika seyahati, bu seyahati takiben Silikon Vadisi ile kurulan bağlantıların artışı, teknogirişim desteği alan 10 girişimcinin vadiye gönderilmesi, ekosistem oluşturma konusunda atılan adımlar bu algı değişiminin somutlaştığı örneklerden sadece birkaçı.

Start-up ekosistemi olarak Amerika orijinli Silicon Valley ve Silicon Alley uzun süredir yalnız başlarına bu alanın lokomotifliğini yapmaktalar. Bu iki bölgenin diğer teknoloji hubları ile olan farkını ‘Startup Genome’un son çalışması ortaya koyar nitelikte. Startup ekosistemlerinin farklı parametrelerce değerlendirildiği kapsamlı çalışma bu iki bölgeyi ilk iki sıraya yerleştiriyor. En yakın rakipleri Londra ile aralarında da hatırı sayılır farklar mevcut.

Amerika’nın girişimcilik alanındaki liderliğini kabul etmekle beraber, krizle boğuşan Avrupa’nın kor halindeki girişimcilik hikayesi de yavaş yavaş harlanıyor. Economist’in ‘sefiller diye tanımladığı Avrupalı girişimcilerin durumu pek de Amerikalı derginin tanımladığı gibi değil aslında. İki dünya savaşına ev sahipliği yapmış topraklarda aşırı boyutlara ulaşmış risk algısı girişimcilik kültürüne oldukça zarar verdiği için, kıta genelinde kökleri eskiye dayanan girişimcilik sekteye uğradı. Yeni yeni düzelen bu algıya ek olarak ekosistemin öneminin kavranması ile öncelikle Londra, son zamanlarda da Berlin ve Münih odağında start-uplar hız ve güç kazanmaya başladı. Londra’nın daha bilinen ve eski bir örnek olmasından hareketle merceği Almanya’ya tutarak bu hareketlenmenin boyutlarına bir göz atalım:

Münih: Kimlik Değişimi

Tek başına bir ülke olsa Avrupa’nın 8. büyük ekonomisine sahip olacak olan Bavyera eyaletine başkentlik yapan Münih, bölgenin nimetlerinden yararlandıkça gücü artan bir şehir. Ekonomik olarak sahip olduğu gücün yanına güçlü bir uluslararası ulaşım ağını ekleyen Bavyera ve Münih, ağır sanayi ve tarımla özdeşleşmiş kimliğini ters yüz ederek yüksek teknolojili firmalara ev sahipliği yapan bir kimliğe büründü. Bu kimlik değişiminin izleri 1990’lara uzanıyor. Bu döneme kadar MAN, BMW gibi ağır topların liderliğinde ilerleyen bölge 90’ların ortalarında yaşadığı resesyon ile çıkmaza girdi. Kamu müdahalesi ile hayat verilen bölge doğru bir strateji ve finansman ile kabuk değiştirmeye başladı: ileri teknoloji-yüksek riske dayanan endüstri. Kamu bankalarının risk sermaye fonları yaratarak bu yeni endüstrinin yeni oyuncularını teşvik etmesi ile sistem ayakları üzerine oturmaya başladı.

Kamu müdahalesi ve risk sermayesi boyutlarına ek olarak bölgenin teknik bilgi kapasitesine de dikkat çekmek gerek. Zira risk sermayesinden bahsederken Amerika örneğinde işleyen model kalitesinde bir risk sermayesinden bahsetmiyoruz. Buradan doğan açığı bölgenin üst düzey üniversite ve araştırma kuruluşları kapatmaya çalışmaktalar. Fraunhofer, Münih Teknik Üniversitesi, Max Planck adlarını duymuş olanlarınızın sayısı oldukça fazladır sanırım…

Berlin: Şehrin Dinamizminin Girişimcilik ile Dansı

Münih özelinde Bavyera’nın ileri teknolojili endüstrilerinin bir tamamlayıcısı olarak Berlin, internet teknolojileri alanında start-uplara ev sahipliği ile sivrilmekle meşgul. Berlin’in dinamizmi, kültürel kodları, uygun fiyatlarda sunduğu yüksek yaşam kalitesi kendine has bir çekim noktası oluşturuyor. Siftahlayamamış olsak da okuduğumuz kadarıyla St. Oberholz Cafe örneğinden bahsetmenin yeridir diye düşünüyorum. Berlin’de bulunan iki katlı bu kafe mevcut ekosistemin küçük bir örneklemi gibi: rahat bir kafe ortamı, laptopları ile çalışan genç girişimciler, yetenek ve fikir arayan yatırımcılar, girişimin temellerinin atılabileceği ucuz apartman daireleri… Bugün 20 milyon kullanıcıya ulaşan SoundCloud, E-Bay’in 200 milyon dolar ödeyerek satın aldığı Brands4Friends gibi başarılı girişimler yolları Oberholz Cafe ile bir şekilde kesişenlerden birkaçı. 


Şehrin büründüğü bu yeni yapı, doğal olarak yatırımcıların ilgisini çekmekte. 2009’da 64 start-up 48 milyon dolar yatırım alırken, 2011’in ilk 3 çeyreğinde 81 start-up için 136 milyon dolarlık yatırım sağlandı. Bu finansal akışın orijinleri de Kaliforniya’dan Londra’ya geniş bir yelpazede uzanan melek yatırımcılar ve risk sermayeleri.

Almanya özelinden çıkarak resmin tamamına bakacak olursak; öncelikle girişimcilik ekosistemi ve kültürü açısından transatlantik boyutta halen ciddi bir fark olduğunun altını çizmek gerekir. İstatistikle ifade etmek gerekirse; Silikon Vadisi’nin ekosistemi Londra’nın ekosisteminden 4,5, Berlin’in ekosisteminden ise 12 kat daha büyük durumda. İkinci bir unsur olarak ileri teknolojili sektörlerde ve internet girişimlerinde büyük oyuncuların tamamı halen Amerika’da yer alıyor. Avrupa bu pencereden bakıldığında emekleme evresinde. Eski kıta için pozitif olan nokta ise geçmişe kıyasla Avrupa için bir heyecan yaratılmış durumda. Aradaki fark kapanır mı kapanmaz mı bilinmez ama yetenekli girişimciler, melek yatırımcılar, risk sermayesi grupları ve yazılımcılar Avrupa için istenilen ekosistemi yavaş yavaş yaratıyorlar.





10 Aralık 2012 Pazartesi

İnovasyon Merkez Projesi Kapsamında Girişimci Kuluçka Merkezi

Bu aralar İzmir’de buluşçuları ve girişimcileri sevindirecek bir projeye imza atıldı. Muhtemelen ilgililerin haberi vardır. İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) desteğiyle, İzmir Teknoloji Geliştirme Bölgesi (İZTEKGEB) A.Ş’ de ‘İnovasyon Merkez Projesi’ hayata geçiyor. Proje kapsamında oluşturulacak ‘Girişimci Kuluçka Merkezi’ sayesinde yeni iş fikirlerinin can bulacağı bir ortam hazırlanıyor.

Adından da anlaşılacağı üzere amacı, insanları inovasyona yöneltmek ve yeni fikirlerin artarak hayat bulmasına katkı sağlamak olan projenin, en heyecan verici kısmı ise 2 yıl içinde oluşturulmuş olacak olan Kuluçka merkezlerinin yeni fikir sahiplerine sunacağı imkanlar ve kolaylıklar. Toplamda 5500m2 kapalı alana sahip olacak olan tesisin 2000m2 si yeni gelecek Ar-Ge firmalarına tahsis edilecek. Kuluçka Merkezi için ayrılmasına karar verilen alan ise 900m2 olacak.

Proje, iş fikri sahiplerinin en önemli sıkıntılarından olan maddi kaygıları da bir yere kadar bertaraf edebiliyor. Kuluçka Merkezine kabul edilen fikir sahipleri, 3 yıl boyunca elektrik, su, kira ve danışmanlık hizmetlerinden ücretsiz bir şekilde yararlanma imkânı bulacak.  Bu sayede çalışmaların, bir bütün olarak inovasyona ve gelişime odaklanabilmesi için gerekli ortam oluşturulmuş olacak.

İZKA tarafından 5 milyon 250 bin TL sinin karşılanacağı proje, 7 milyona TL ye tamamlanacağı belirtildi. Tesisi kullanacak girişimciler, inovatifler ve fikir babalarının yanı sıra, çeşitli alanlarda 300 kişiye de iş imkânı sağlanmış olacak.

Toparlamak gerekirse; inovasyonun, buluşların,  Ar-Ge faaliyetlerinin, ve beraberinde gelen rekabetin bu denli önemli olduğu günümüzde, bunun gibi projelere imza atılması herkes için çok önemli buluyorum. Ortak temenni bu tarz teşviklerin ve destekleyici faaliyetlerin artması ve arttırılmasıdır.

Hüsnü DEMİR

25 Eylül 2012 Salı

Üniversite Patentlerine Bir Doz AreGE2




Bildiğiniz gibi mevcut patent kanununa göre üniversite öğretim üyelerine ait patent başvuruları serbest buluş kapsamına girmektedir ve başvuru yapma hakkı öğretim üyesine aittir. Buluşu yapan akademisyen patent/faydalı model başvurusu yapıp yapmayacağı kararını kendisi verir ve tüm maliyetini kendisi karşılar. Bu durum üniversite kaynaklı patent başvuru sayısının düşük olmasında önemli bir etkiye sahip. Üniversitelerin altyapı, teknik özellik ve iç dinamiklerinin aksıyor olması da, patent başvurularındaki negatif etkiyi artırıyor.

Grafikteki üniversite kaynaklı patent sayılarına baktığımızda; 2011 yılında yaklaşık 180 üniversite orijinli patent başvurusu olduğunu görmekteyiz. 2011 yılında yapılan toplam yerli patent başvurusu sayısına (4087) baktığımızda bu rakamın ne kadar düşük kaldığını rahatlıkla görebiliriz. 
Başvuru sahibinin adında ya da adresinde “üniversite” ifadesi geçen başvurular, üniversite tarafından yapılan başvuru olarak adlandırılmıştır. Kaynak: Türk Patent Enstitüsü
Bu durum, başta kamu kurumları (Türk Patent Enstitüsü, TÜBİTAK gibi) olmak üzere tüm üniversitelerin üzerinde düşünmesi ve çözüm önerileri üretmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Üniversitelerde buluş ve fikri mülkiyet hakları konusundaki farkındalık seviyesini arttırmak ve üniversite kaynaklı patent / faydalı model başvurularının artmasını sağlayabilmek amacıyla farklı etkinlikler ve uygulamalara ihtiyaç duymaktayız. Patent başvurusu yapılmış buluşların da üniversite raflarında kalmaması ve ekonomiye kazandırılması için ticarileştirilmesi gerekiyor.
Tam bu noktada Ege Üniversitesi olarak bahsettiğim ihtiyaçlara cevap verebilecek bir etkinliğe imza atmaya hazırlanıyoruz. Hem fikri mülkiyet hakları konusunda farkındalık yaratacak hem de üniversite kaynaklı patentlerin raflardan inmesini teşvik edecek bir etkinlik ile geliyoruz:

2. Ar-Ge ve Teknoloji Günleri – AreGE2

 İlkini 2010 yılında düzenlediğimiz AreGE2’yi bu sene TÜBİTAK ve Elginkan Vakfı’nın desteği ile “Üniversite Patentleri Yarışıyor” ana temasıyla 28-30 Kasım 2012 tarihlerinde Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştireceğiz. Başarılı ve yoğun ilgi ile tamamlanan ve basında geniş yer alan ilk etkinliğimizin ardından yeni hedeflerle yola çıktığımız AreGE2’de bu sefer hedef: “Üniversite patentlerini değere çevirmek”.

3 gün sürecek AreGE2’de; ‘Patent Tüneli’ ve ‘Patent Çadırı’ paralel etkinlikleri ile katılımcılar patent süreçleri hakkında bilgilendirilirken birebir görüşmelerle patent araştırmalarının ilk adımları uzmanlarla beraber atılacak. Etkinlik kapsamında gerçekleştirilecek olan üniversite kaynaklı patentli projeler yarışması ile finale kalan katılımcılar, ‘Define Adası’ konsepti ile melek yatırımcılara patentlerini sunarak yatırım almak için yarışacaklar. AreGE2’nin kongre ayağında ise farklı konuların masaya yatırılacağı oturum ve panellerde Fikri Mülkiyet Hakları mercek altına alınacak. Programı kısaca toparlamak gerekirse AreGE2 aşağıdaki konu başlıklarına ev sahipliği yapacaktır: 
  • Ülkelerin Gelişmişlik Düzeyi, Teknoloji ve Fikri Mülkiyet Hakları
  • Patentin Değere Dönüştürülmesi – Ticarileştirme
  • Üniversitelerde ve Firmalarda Fikri Mülkiyet Hakları Yönetimi- İyi Uygulamalar
  • Patent Araştırmaları ve Patent Verilerinden Faydalanma
  • Firmalar İçin Patentin Önemi? – Örnek Uygulamalar
  • Türkiye ‘de Fikri Mülkiyet Hakları
  • Girişimci Akademisyenler, Girişimci Öğrenciler
  • Define Adası: Yatırımcılarla Buluşma
  • Geleceğin Teknolojileri
Ayrıca AreGE2 süresince birçok bilgi masası, sergi, stantlar ve interaktif uygulamalar da yer alacak. Konseptin tamamını toplu olarak aşağıdaki tablodan izleyebilirsiniz.

                      

Siz de AreGE2 de yerinizi almak ister misiniz? Ziyaret için herhangi bir kayıt yaptırmanıza gerek olmadan etkinliğimize katılabilirsiniz. Web sayfamızdan programı takip etmeniz yeterli.
Patent yarışmasına başvurmak isterseniz sizi şöyle alalım: http://www.arege.ege.edu.tr/register/ 

Mustafa ÇAKIR





14 Ağustos 2012 Salı

Topraksız Tarım

Kaynakların giderek kıtlaştığı günümüzde her şeyin bir alternatifi olması ne kadar güzel; alternatif tıp, alternatif müzik, alternatif tarım! Bu yazıyı alternatif tarım olarak da adlandırılan topraksız tarımı açıklamak üzere kaleme alıyorum.

Yakında ağaçlar da fikir değiştirip köklerini gökyüzü semalarına doğru çevirirse hiç şaşırmayacağım zira topraksız tarım uygulamaları ile sebze, meyve ve bitkilerin toprak anaya ihtiyacı kalmadı! Adından da anlayacağınız üzere sizin tarafınızdan hazırlanmış yataklarda besinlerini sizlerin verdiği bir ortamda sebze meyve yetiştiriciliğidir topraksız tarım. Bu yöntemi seçmenize sizi zorlayan etmenler ise toprak kaybı; toprak yorgunluğu; hastalık, zararlı ve yabancı ot sorunu; aşırı gübre tüketimi; su tüketimi şeklinde sıralanabilir.

Peki her alternatif eski düzenden daha iyi midir? Bu konuda artılarını ve eksilerini karşılaştırmak istersek şöyle bir durum çıkıyor ortaya. Eğer topraksız tarım yapmayı seçen yeni nesil üreticilerdenseniz topraksız tarım otomasyona  oldukça uygundur ve dolayısıyla ihtiyaç duyduğunuz işgücü ihtiyacı azdır. Oluşturulacak otomasyon sistemi sulama sisteminde pH kontrollünü, gübrelemede EC kontrolünü, sera iklim kontrolünü (nemlendirme, ısıtma-soğutma, havalandırma, yağmur ve radyasyon sensörü vb.) yapacaktır. Kaldı ki üreticinin özel bilgi ve deneyimle donanmış olması gerekir. Bitki ne yer ne içer, eriyik (besin) ne sıcaklıkta olmalıdır, karışım ne şekilde bitkiye verilmelidir vb. soruların cevabını biliyor olmalısınız. Bu yüzden kendi bünyenizde bir ziraat mühendisleri çalıştırmanızı önerebiliriz. En azından mutlaka üniversitelerden danışmanlık hizmeti alınması gerekiyor. Bu noktada EBİLTEM olarak size en uygun öğretim görevlisini bulmak konusunda destek vermek için başvurularınızı bekliyor olacağız.
Tarlada toprakla baş başa üretim yaparken yapacağınız masraftan daha düşük olacaktır üretim harcamalarınız. Ancak şu aklınızdan çıkmasın ki tesisin ilk yatırım maliyeti oldukça yüksektir. Sağlam bir fizibilite çalışması ister ve kullanılan yetiştirme yerinin (yatak, torba, saksı) ve bu yerlerdeki eğim için iskelet hazırlanması zaman alır. Kafamızda durum biraz daha somutlaşsın diye biraz rakamlardan bahsedelim. Yatırım tutarı seralarda kullanılan malzeme, üretim metodu tercihlerine ve yatırımın büyüklüğüne  göre değişmekle beraber ortalama olarak dönüm (1000m2) başına 18-50 bin Euro civarındadır. Yatırımın geri dönüş süresi topraksız tarımın da ürün çeşidine göre farklılık göstermekle birlikte iki ila beş yıl arasında değişmektedir. Yatırımın finansmanı öz sermaye ile birlikte ziraat bankası 0% faiz kredileri, kırsal kalkınma hibeleri, devlet yatırım teşvikleri ile de karşılayabilirsiniz.

Eğer bu rakamlar gözünüzü korkutmadıysa karşılaştırmaya devam edelim. Topraksız tarım su kullanım etkinliğini arttırır, su sarfiyatında önemli miktarda tasarruf sağlar ancak kullanılan suyun kalitesini yükseltmek zorundasınız, her bulduğunuz suyu kullanmanız mümkün değildir. En önemlisi tarımsal ilaç kullanımı daha azdır, ortam sterilizasyonu gerekli değildir veya ortam sterilizasyonu sağlamak daha kolaydır ancak bu sefer dikkat etmeniz gereken başka bir sorun vardır; besin çözeltisi dezenfeksiyonunu sağlamanız gerekir.

Yazının yüksek maliyetli, ileri teknolojili en iç karartıcı yerlerini okumanıza rağmen topraksız tarımda hala çok kararlısınız, öyleyse arazi seçimi konusunda birkaç yönlendirmede bulunmalıyız. Başta iklim özellikler olmak üzere, arazinin sulama suyu varlığı elektrik kaynaklarına yakınlık, pazara ulaşması açısından ana yollara hatta havaalanlarına yakınlık önem taşıyor. Bunun dışında seranın iç sıcaklığının sağlanması konusunda termal ve jeotermal enerji kaynaklarına yakınlık ise son derece mühim. Don olmayacak bölgelerin tercih edilmesi gerekiyor. Ayrıca çukurda kalan ve rüzgar almayan bölgeler yerine güneye bakan araziler tercih edilmeli.

Biraz da yetiştirebileceğiniz ürünlerden bahsedilmeli. Türkiye’de yeni yeni keşfedilen bu üretim şekli ile ağırlıklı olarak sebze yetiştiriliyor. Ülkemizde topraksız tarımda sebze türlerinden başta domates olmak üzere, biber, patlıcan, hıyar, kavun ve kabak gelmektedir. Yetiştirebileceğiniz başka bir ürün ise; çiçek! Kesme çiçek türlerinden ise gül, orkide, anthurium, karanfil ticari olarak topraksız kültürde üretilmesi tercih edilen çiçeklerdendir. Bizim size tavsiyemiz yapacağınız fizibilite çalışmasında yetiştirmeye karar verdiğiniz ürünün pazar payı ve satmayı planladığınız hedef kurum/kuruluşları iyi belirlemeniz. Aksi taktirde yüksek bir başlangıç maliyeti olan bu yatırımınız çok uzun ömürlü olmayacaktır.
Her şey tamam; enerji kaynaklarına yakın, bulunduğunuz bölgenin istenilen konumunda, alt yapı çalışmaları tamamlanmış verimli bir araziniz var! Gerekli uzman desteğini alıyorsunuz. Artık yeni nesle sağlıklı ürünler yetiştirmenin vakti geldi. Hatta belli bir zaman sonra bu işten kar bile elde edeceksiniz; afiyet olsun!

Tutku ASARKAYA       




Girişimci Desteğinde Merkezi Açılım: Tübitak' tan Genç Girişimcilere Çok Yönlü Destek


Uluslararası ekonomik sistemler ile uyumlulaşma yolunda evrensel modellere öykünmek akılcı ve basit bir çözüm. Politika yapıcıların uygulanmış ve başarıya ulaşmış modellerin detaylarını kendi eko-sistemine göre kurgulayabilmesi ise bu basit çözümün zorlayıcı tarafı.

Son dönemde ar-ge ve inovasyona yüzünü dönmeye çalışan Türkiye, ‘girişimcilik’ kavramının gelişimini uzaktan seyretmekteydi. Bu durum girişimcilik denildiğinde aklımıza bir sistemden ziyade bireylerin gelmesinin ana sebebidir. Zira girişimcilik farkındalığının yaratılmasında bireysel ve sivil inisiyatifler çok daha etkin rol oynamışlardır. Gelinen noktada e-tohum, labx, girişim fabrikası, gibi oluşumların estirdiği kuvvetli rüzgar, ulusal boyutta politika yapıcılara kadar ulaşmış durumda. İşte TÜBİTAK’ın 1512 kodlu yeni ‘Bireysel Girişimcilik Aşamalı Destek Programı’ da bu rüzgarın beraberinde getirdiklerinden…

Soldaki şekilde görüldüğü üzere TÜBİTAK bu sefer farklı bir destek modeli kullanmakta. Kademeli olarak kurgulanan bu model 4 yıla yakın bir işbirliği sağlama kapasitesine sahip. Fakat her start-up’ın tüm aşamaları tamamlama zorunluluğu yoktur. Yani iş fikriniz ile ilk aşamayı geçebilirseniz, ikinci aşamada 100.000 liralık hibeyi alıp ikinci aşamayı tamamlayarak programdan çıkabilirsiniz. Ya da 3. aşamayı doğrudan pas geçerek ticarileştirme ile ilgili dördüncü aşamaya geçebilirsiniz. TÜBİTAK programda sağlamaya çalıştığı bu esneklik ile start-up kültürüne ayak uydurmaya çalışmakta. Zira yaratıcılık ve girişimcilik yetkinliklerine güvenerek yola çıkan parlak zihinleri programın kalıplarına sokmak pek akılcı bir yol değildir.

Programın başvurusu, kriterleri gibi detaylarını uzun uzun anlatmak anlamsız olacağı için meraklılarını yönlendirmekle yetiniyorum, ilgili dokümanlara buradan ulaşabilirsiniz. Program üzerine bir şeyler söyleme sebebim ise, atılan adımın yükselen girişimcilik akımına adaptasyon açısından iyimser bir adım oluşu. Start-up kültürünün yaygınlaşmasının kendine ait dinamikleri var. Belirli bir kültürel olgunluk gerektiren bu dinamikler adına umut vaat eden TÜBİTAK 1512 programı, genç girişimciler için farklı bir opsiyon olacak. 

Son olarak iş fikrini olgunlaştırmış ve acelesi olanları üzecek haberi en sona sakladım! 1512 süreli olarak çağrıya çıkmaktadır. Yani iş fikri başvuruları belirli periyotlarla toplanacak. İlk çağrı 22 Ağustos 2012’de kapanıyor. Sonraki çağrılar için http://www.tubitak.gov.tr/ adresini sık kullanılanlarınıza ekleseniz iyi edersiniz, bizden söylemesi!



Girişimcinin kabusu: İş Planı


Mühendis kafasındaki mağara adamlarının ilk taştan tekerleği icat etmesiyle başlayan girişimci ruh serüveni bugün evrim geçirerek yayılmaya devam ediyor. Bugüne kadar girişimcilik ruhu ve motivasyonu ile ilgili birçok şey söylendi ve yazıldı. Girişimcileri diğerlerinden ayıran özellikler hep merak edildi ve merak konusu olmaya da devam ediyor.

Girişimcileri girişimci yapan karakteristik özellikleri, davranışları, huyları değişkenlik gösterir. Geleneksel eğitim modellerinde, gösterilen bir hedefe nasıl ulaşılacağı öğretiliyor. Oysa girişimci kişiliklerde tam tersi bir içgüdünün ve ruhun olduğunu biliyoruz. Girişimciler en kısa tabir ile bilinmeyeni yaratmaya odaklanmış kişilerdir. Yani, sepetlerindeki bilgi birikimi ve yetenekleriyle sürekli neler yaratabileceklerini düşünen ve hayal ettiklerini de uykusuz geceler geçireceklerini bilmelerine rağmen hayata geçirme yetisine sahip olan kişilerdir. 

“her problem yeni bir fırsatın habercisidir”
Girişimci tipi aslında iki türdür; birincisi hepimizin bildiği fikrini hayata geçirmek için tüm riskleri üzerine alarak yeni bir işe atılan kişidir. Diğeri ise büyük firmalarda büyük işler başarır. Firmalar kendi iç dinamikleri ve gereksinimleri için belli dönemlerde iş planı hazırlar ve belli aralıklarla bu iş planını, değişen ihtiyaçlara-parametrelere göre güncellerler. Bu durumlarda ikinci tip girişimciler şirket içinde intrapreneur olarak yeni fikirleri hayata geçirmek için uğraşırlar. Her iki senaryoda da iş planı hazırlama yöntemini ve inceliklerini biliyor olmanız beklenir. Bu noktada ilk 1985 yılında Gifford Pinchot tarafından ortaya atılan intrapreneur terimini biraz açmak gerebilir: Bu kişiler, DNA’larında girişimcilik ruhu olan ancak yeteneklerini ve fikirlerini kurum içinde hayata geçirmeyi tercih eden girişimcilerdir. Her koşulda girişimci dediğin problem çözer. Bir ihtiyaca cevaplar arar, problemi ortadan kaldıracak modeller geliştirir. Peki, siz girişimci ruha sahip misiniz? Zorlu sürecin her adımında bıkmadan mücadelenizi sürdürebilecek misiniz? Bu soruların cevabını az da olsa verebilmek ve kendinizi test etmek için Bank of Montreal’in hazırladığı dokümandan faydalanabilirsiniz.

“İcraata geçmek başarının en temel anahtarıdır.” - Pablo Picasso, İspanyol Ressam


Çalışanları veya işsiz olup da farklı kapılar deneyenleri girişimciliğe iten faktörler iç ve dış motivasyonlar olarak ikiye ayrılıyor. İç motivasyon adı üstünde içinizdeki girişimcilik ateşini temsil ediyor. Dış motivasyonlara ise, girişimciliğe özenme, başkalarının emrinde çalışmayı istememe, iş bulamama, kurumsal hayattan sıkılma veya piyasada finansal açıdan daha fazla fırsatın olduğunu düşünme örnek olarak verilebilir. Sizin için hangi faktör daha ağır basıyor?



Önce Fikir!
Girişiminiz ve iş planınız için yeni bir fikir gereklidir. Bu fikir piyasaya uygulanabilir ve para kazandırabilirse inovasyondan söz etmeye başlayabiliriz. Bu noktada inovasyonun kaynaklarına bakmakta yarar var. Peter Drucker’a göre, girişimcilik için gerekli olan inovasyonun 7 kaynağı/fırsatı vardır. Bu kaynaklardan doğan ihtiyaçlara yenilikçi fikirler ile çözüm üretilir ve bir girişim ortaya çıkar.  Peki, bu ihtiyaçlar nereden doğuyor? Beklenmeyen, uyumsuzluk, süreç gereksinimi, endüstri ve piyasa yapısındaki değişim, demografik veriler, anlayış-ruh hali ve anlamdaki değişim ve yeni bilgi olarak belirlenen bu kaynaklar yeni fikirlerin, ürünlerin ve yeni piyasaların yaratılmasında rol oynamaktadır. Önemli olan bu fırsatları kovalamak, analiz etmek ve çözüm üretmektir.

“Bir girişime başlamanın en önemli nedeni anlam yaratmaktır.” 

Guy Kawasaki, Girişimci, Yatırımcı ve Yazar


Fikrinizi hayata geçirebilmek ya da girişiminizi büyütmek için elbet paraya ihtiyaç duyacaksınız. Elde avuçta ne varsa vermediniz belki ama yatırıma ve yeni ortaklara yönelme vaktiniz gelecek. Bu durumda fikriniz ve girişiminiz için “hadi anlat sen ne planlıyorsun-yapıyorsun?” dediklerinde şu sorulara cevap vermeniz gerekecek:

  1. Problem Ne?
  2. Çözüm Önerisi?
  3. Bu iş için neden siz? Sizi bu konuda diğerlerinden özel yapan nitelikler neler?
  4. İş Modeliz var mı?
  5. Yaratılan Anlam nedir?
  6. Pazarlama ve satış planları?
  7. Rekabet Durumu?
  8. Ekip ve Yönetim?
  9. Finansal Öngörüler?

Ünlü yönetim danışmanlığı şirketi Deloitte’nin hazırladığı “Başarılı İş Planı Hazırlama Kılavuzu” nda açıklanan iş planı süreçleri, planlama yapmanız için size yol gösterecektir. Tek tek incelemekte fayda var.

İş planınızı hazırlarken pazar araştırma gibi iş yükü gerektiren kısımlarında hangi bölümlerden oluştuğunu iyi tespit etmek ve içini iyi doldurmak gerekir. Bunun için Canadian Youth Business Foundation’nın hazırladığı kılavuza göz atabilirsiniz. Tabi iş fikrinizi ve destekleyici verilerinizi kâğıda dökerken kılavuzda örnekler olsun daha detay yönlendirme yapsın derseniz Community Futures Northwest Alberta’nın iş planı hazırlama dokümanını inceleyebilirsiniz veya Canada Business Network’ün hazırladığı soru-cevaplı kılavuzu inceleyerek iş planınız ile ilgili hiç düşünmediğiniz noktaların aklınıza düşmesini sağlayabilirsiniz. Yok, ben çok yazı okuyamam biraz görsel bir kaynak olsaydı derseniz ufak bir göz atmaya değecek, iş planının temel adımlarına dair bir infografik mevcut.

İş planınızı oluştururken teknolojilere olan ilgi ve beklentileri gösteren hype diagramlarına göz atmanızda fayda var. Bu grafikleri yorumlayarak ilgili teknoloji alanında ne zaman bir girişimde bulunmanız veya bulunmamanız gerektiğini kestirebilmeniz mümkün.

OECD gibi resmi istatistik bilgisi sağlayan kuruluşların yanında, visual.ly veya pinterest.com gibi infografik sağlayan platformlardan iş planınızı destekleyecek işe yarar istatistiklere ve önemli bilgilere ulaşabilirsiniz. Bu gibi platformlardan sağlayacağınız veriler ve istatistiki bilgiler iş planınızın fizibilitesini destekleyecek ve yatırımcılar-finansal destek veren kurumlara yapacağınız proje sunumlarında gelebilecek muhtemel sorulara cevap verebilmek için de size önemli dayanak noktaları oluşturacaktır. Resmi kurumların yayınladığı istatistikleri kullanmanız özellikle TÜBİTAK-KOSGEB-Bakanlıkların sağladığı finansal destek programlarına başvururken proje önerisinde ve planında iş modelinizi destekleyecektir.

GizliBilgi - Buluşum Var! Herkese anlatamam!
Tam bu noktada bir konuya açıklık getirelim. Eğer iş fikrinizin temeli bir buluş iddiasına dayanıyorsa izleyeceğiniz yol haritasında bazı eklemeler olacaktır. Yoğun araştırmalar sonucu bir buluş gerçekleştirdiniz ve ticari potansiyeli ve ekonomik değeri olduğunu düşünüyorsanız iş planı hazırlamadan önce, en başta buluşunuzun dünya üzerinde yeni olup olmadığını test etmek için ön patent araştırması yapmak durumundasınız ve daha sonra eğer buluş özelliği taşıdığına karar verirseniz patent başvurusu ile koruma altına almalısınız. Eğer buluş değil de inovasyon ise faydalı model, tasarım ise endüstriyel tasarım başvurusu yapmak gerekecektir. Böylece hazırlayacağınız iş planı ile buluşunuza ait bilgileri üçüncü şahıslar ile paylaşmanız ve finansal desteklere başvuru yapmanız kolaylaşacaktır. Fikri mülkiyet hakları ile ilgili ayrıntılı bilgiler için EBİLTEM Patent Araştırmaları Ofisi’ne danışabilirsiniz.

 


Girişim fikrinizi hayata geçirebilmenin ilk adımı fikrinizi başarılı bir iş modeline dönüştürmek ve tasarımını yapmak. Hepimizin kafasında binlerce fikir uçuşuyor, unutuyoruz sonra tekrar canlanıyor, üstüne taş ekleye ekleye fikriniz olgunlaşmaya başlıyor. Olgunlaşma evresine ulaşana dek ilahi güç gelmesini beklemenize gerek yok! Kendi başınıza veya muhtemel ekibiniz ile birlikte çeşitli haritalama-mapping araçları kullanarak birbiriyle alakalı olduğunu düşündüğünüz fakat anlamlı birleşmeyi sağlayamadığınız “fikir filizlerini” toprağa ekip, yeşermesi için gerekli olan diğer adımları planlamaya başlayabilirsiniz.

İş Modeli Oluşturmak için İpuçları

Sıra fikrinizi iş modeline dönüştürmeye geldiğinde karşımıza birçok araç çıkıyor. Ama yok ben tahtaya-kâğıda elimle yazarım, öyle daha rahat ediyorum, aklıma ne eserse dağınık olarak yazarım sonra birleştirmek isterim derseniz o da bir yöntem. Ancak online araçlar kullanarak işinizi kolaylaştırmak mümkün.

Görsel iş modeli tasarlayabileceğiniz araçlardan en ünlüsü ve bilineni “Business Model Canvas” adı verilen ve pdf olarak indirip üzerinde karalamalar yapabileceğiniz şablon. 9 ana bölümde yer alan sorulara cevaplar vererek iş fikrinizi şekillendirmeye başlayabilirsiniz.

Diğeri ise hiçbir kayıt işlemi gerektirmeden üzerinde çalışmaya başlayabileceğiniz ve bedava olan bir araç: Plan Cruncher.  Adım adım karşınıza gelen sorulara cevap vererek iş modelinizi, ekibinizi, gelir modelinizi, bütçenizi ve muhtemel işbirliklerinizi tanımlayabiliyorsunuz. Sonucunda da size pdf olarak sonuç dokümanı veriyor. Denemekte yarar var.

Bir diğer kullanışlı araç ise, Business Model Canvas şablonu üzerinde online olarak bilgi girişi yapmanıza imkan tanıyan The Start Up Toolkit. Hemen bir hesap açıp şablonda yer alan sorulara ait iş modeli bilgilerinizi girebilir ve sonrasında doldurulmuş şablonunuz pdf olarak indirebilirsiniz.

Önereceğim son araç da docs.google.com üzerinden yönetebildiğiniz ve görsel bir iş modeli oluşturmanıza imkan veren “Business Model Drawing Tool”. Sayfayı açtığınızda sadece görüntülenebilir versiyonu ile karşılaşıyorsunuz. Hemen Google hesabınız ile giriş yapıp ve dosya bölümünden kopya oluşturarak kendi hesabınıza istediğiniz kurcalamayı yapabilirsiniz.

Finansal Mevzular
Gelir tablosu, nakit akım tablosu, bilançolar, başa baş (breakeven) noktası analizi gibi finansal hazırlıklar her girişimin geleceğini şimdiden planlaması için ihtiyaç duyduğu öngörüleri oluşturur. Nakit akım ve bilanço öngörüleriyle desteklenmeyen kar öngörüsü girişiminizin mevcut ve gelecekteki durumu hakkında size büyük resmi göstermez. Bu veriler, girişimize finansal destek bulmak için yollara düştüğünüzde yatırımcılar tarafından 3-5 yıllık öngörüler olarak talep edilecektir. Yatırımcı parasını sokağa atıp atmadığını ve yapacağı yatırımın kar edip etmeyeceğini bilmek ister ki bu en doğan hakkıdır.

Gönüllülük esasıyla çalışan kar gütmeyen bir kuruluş olan SCORE’un hazırladığı dokümanlar-şablonlar finansal öngörülerinizi hazırlamada size oldukça faydalı olacaktır. Hem de konunun uzmanlarından ücretsiz mentoring hizmeti talep edebilirsiniz.

Tabi, bu süreçte dikkate almanız gerecek kabul görmüş bazı direktifler de olacaktır. Bunları sıralamadan yazıyı sonlandırmak olmazdı.

BunlarıYAPIN
1.       Tutumlu yaşayın ve girişiminiz için para biriktirin
2.       Başlamayı düşündüğünüz işi öğrenmek için bu işte çalışmış birileriyle çalışın
3.       Potansiyel rekabete karşı yeteneklerinizi ve eğitiminizi objektif bir şekilde ölçün
4.       Eğer bir ürün üretecekseniz, düşün fiyatlı tedarikçileri analiz edin
5.       Girmek istediğiniz iş alanında çalışan birçok kişiyle konuşun
6.       Karşılaşabileceğiniz tüm fırsatların ve engellerin analizini yapın
7.       Yeteneklerinizi değerlendirin.
8.       Home-office veya part-time çalışabilme ihtimalinizi düşünün
9.       Başlamayı düşündüğünüz işin artılarını ve eksilerini listeleyin ve analiz edin
10.   Yapmak istediğiniz işin negatif yönlerini iyi analiz edin ve anlayın

BunlarıYAPMAYIN
1.       Girişim planını tamamlamadan işinizden ayrılmayı düşünmek
2.       Sevmediğiniz ve ilginizi çekmeyen bir alanda bir işe girişmek
3.       Bütün aile servetini riske etmek
4.       Patronunuz ile rekabet edecek bir işe başlamak
5.       İş fikrini seçmek için acele etmek
6.       Çok yüksek riskli bir iş seçmek
7.       Tecrübeli girişimcilerden faydalanmamak
8.       Çok fazla borç veya çok az nakit ile girişime başlamak,
9.       Omuz dayayabileceğiniz bir ortak arayışına girmemek
10.   Körebe yöntemiyle yoluna devam etmeye çalışmak

Kolay gelsin:)

KAYNAKLAR için tıklayınız.