EBİLTEM blog sayfasına hoşgeldiniz.

Üniversite-Sanayi İşbirliği, Teknoloji Transferi, Patent, Avrupa Birliği Projeleri, Teknoloji Trendleri ve İnovasyon...

ShareThis

7 Mart 2014 Cuma

Mobile World Congress 2014: Geleceği Yaratmak



Mobile World Congress bu yıl da mobil dünyanın devlerine ev sahipliği yaptı. “Geleceği Yaratmak” konsepti ile Avrupa, Asya, Orta Doğu ve Amerika’nıı üst düzey yöneticilerinin katılımı ile gerçekleşen kongrede en çok ilgiyi beklendiği gibi Facebook CEO’su Mark Zuckerberg aldı.

MWC 2014’te Giyilebilir Teknolojiler, Araçlar, İşletim Sistemleri, Connected Araba/Ev ve internete ulaşamayanlara bağlanmak konuları 8 holde yapılan geçişlerde en ağırlıklı temalardı. Öne çıkan bazı bilgeler şöyle sıralanabilir;

  • Zuckerberg’in “Whatsapp” ın bağımsız bir iş olarak 19 milyar dolardan daha fazla edeceğini belirtti ve alımı yine savundu.
  • Whatsapp ikinci çeyrekte ses servisine başlayacağını belirterek GSM operatörlerinin dikkati çekti. 
  •  Nokia X modelini tanıttı, her ne kadar stand sunumu süper olsa da dizayn olarak şahsen beni hayal kırıklığına uğrattı ama Android ile beraber pazarda yer almak için savaşmaya devam ediyor.(Nokia X) 
  • Ericson, Qualcomm desteği ile facebook liderliğinde yürüyen internet.org (Internet.org, henüz internet bağlantısı olmayan dünyanın üçte ikisine internet erişimi sağlamaya kendini adamış küresel bir ortaklıktır.) internete ulaşamayanları ağa bağlamak için hızını arttırıyor.

  • Giyilebilir teknolojiler fuarın her noktasında odak konuydu. Teknolojinin yanı sıra yeni bir moda da yaratacağı kesin gözüküyor. Yeni tasarımları ile farklı pazarlar yaratması yönünden de takip edilmesi gerekir.

  •     Gelecek araçlarının kullanıcıya olan ihtiyacı giderek azalıyor. Yeni Ford Focus üzerinden tanıtılan aracın çevresini izleme sistemi büyük ilgi gördü.
o   Ford Focus
o   Qualcom
o   Ford focus 3d Modeling         
  • Yine araçlarda mobil entegrasyon ve sesli komut özellikleri bir adım öteye taşınıyor. Artık komuttan iletişime geçiş söz konusu. (Ford Focus)       
  • Yeni mobil ödeme ve NFC entegrasyonu ile özellikle MasterCard yeni atılımlar içerisinde.
  • Connected living kapsamında sağlık, eğitim, araç ve şehir artık birbirine daha yakın.(NFC_ Connected Living)
  • Galaksi S5, müşteri kompleks teknoloji değil kendini fit gösterecek bir telefon arıyor yaklaşımı ile güçlü kamera, yüksek hız ve bağlanabilirlik özellikleri ile tanıtıldı. 



Aykut Gülalanlar  | Birim Yöneticisi | Lisanslama ve İş Geliştirme
Elektrik&Elektronik Müh. | Endüstri Müh. Y.L. | PMP | Patent Vekili |


13 Aralık 2013 Cuma

Patent Vekilinin İcat Yapmasını Beklemeyin, Patentten Maksimum Değeri Alın!


Patent Vekilinin İcat Yapmasını Beklemeyin, Patentten Maksimum Değeri Alın!

Patent hakları ticari olarak iki ana güç sağladığı yönünde algılanıyor: İlki rakiplerinizin sizin teknolojinizi kullanmasını engellemek, ikincisi ise teknolojinin ayrıcalıklarını kullanmak isteyenlerin gelirlerinden pay almak!

Son yıllarda bu algı değişiyor. Patentler hak sahiplerine yasal haklar sağlamanın yanında bağımsız  ticari varlıklar olarak da görülmeye başlandı.  Artık patentler, gayrimenkuller gibi değerlendirilerek bankalarda teminat olarak kullanılabilecek.   Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'ün Mart 2013'te yapmış olduğu konuşma da bu değişimin Türkiye'de de orta vadede uygulamaya geçeceğinin habercisidir (http://www.sanayi.gov.tr/NewsDetails.aspx?newsID=7083&lng=tr ).

Yeni patent yasasını (http://www.tpe.gov.tr/dosyalar/taslaklar/Patent_Kanun_Taslagi.pdf ) hala beklemekte olduğumuz bugünlerde Teknoloji Transfer Ofisleri olarak  Üniversite bünyesindeki Fikri Mülkiyet Haklarının tespiti ve ticarileştirme potansiyellerinin kullanımına yönelik çalışmalar da hızla devam ediyor. Peki bu kadar değerli hale gelen patentlerimiz gerçekten değerli mi?

Patentlerin pazar değerleri, tekniğin bilinen durumu ile karşılaştırıldığında bulunan seviye farkına, istemlerinin kapsamına ve bu istemlerden etkilenen mevcut ve gelecek ticari pazarların varlığına bağlıdır. Bu da bizi patentin kalitesinin doğrudan değerine etki ettiğini göstermektedir. Türkiye'de patent sayılarının arttırılmasına yönelik yapılan farkındalık çalışmaları ve teşvik mekanizmaları bugüne kadar her ne kadar patent sayısında artış sağlasa da patent kalitesi için aynı kaliteden bahsetmek zor.

Patent ile markayı karıştıran siyasilerin, yöneticilerin varlığında geçen yıllarda artan patent başvuru sayıları bize galibiyeti getirmeyecektir. Devlet hibelerinin de revize edildiği ve Ar-Ge, FMH ve girişimcilik konularında artık ticarileşme potansiyeli/yaratacağı değere göre desteklerin değerlendirmeye başlanması önemli adımlar olarak görülebilir. Bu kapsamda, 1802 kodlu patent teşvikinin yerini de 1602 kodlu yeni patent teşviki Ocak 2014 itibari alıyor. Yeni teşvik sistemi ile sonuç odaklı olarak patent hakkı alan başvurular ödüllendirilerek tescilli patentlerin desteklenmesi ve patent kalitesinin de arttırılması hedefleniyor. Yine, Türk Patent Enstitüsü de inceleme raporlarını kendi içinde verecek şekilde yeniden yapılanmaya gidiyor. Bu geçiş sürecini de merakla takip ediyor olacağız.

Değişen kanunlar, teşvik mekanizmaları, Teknoloji Transfer Ofislerinin tecrübe kazanması, Teknoloji lisanslama, girişimcilik gibi kavramlarda gelişen farkındalık ve yavaş yavaş oluşmaya başlayan ekosistem ile değerli patentler de artacaktır. 2012 yılında EBİLTEM olarak organize ettiğimiz AreGE etkinliğimizde gerçekleştirdiğimiz 'Üniversite Patentleri Yarışıyor' yarışmasında 18 üniversiteden başvurusunu aldığımız  140 patent başvurusunun incelemesinde başvuruların çoğunun ticarileşme potansiyeli olmadığı görülmüştü. Ticari potansiyeli olanların ise patent kalitesinin düşük ve koruma alanının dar olması nedeni ile sürdürülebilirliği yoktu.

Bu başvuruların öne çıkan ortak özellikleri;
1) Patent sahipleri patent başvurusu yaparken destek almamıştı ya da patent vekilinin yaptığı çalışmaya dahil olarak katkı vermemişti.
2) Birçoğu, başvuruyu ticari bir getiri sağlamak üzere amacı ile gerçekleştirmemişti.
3) Tescilli başvurularda kabul edilen istemlerin kapsamı dikkate alınmamıştı.
4) Rüçhan haklarından bilgileri olmaması nedeni ile sadece Türkiye koruması ile sınırlı korumaya sahipti.

Peki, Patent kalitesini arttırmak ve değerini maksimuma çıkarmak için hangi adımları atmalıyız?

1) Patent Vekili ile maksimum etkileşim: Öncelikli olarak başvurunuzda Patent Vekili ile çalışma gibi bir zorunluluğunuz yok. Ancak patentin kendine has bir dili olduğunu ve özellikle istemler de yanlış kullanılacak bir kelimenin bile istemin kapsamını daraltabileceğini ve patentin çevresinden dolanmayı kolaylaştıracağının farkında olmak gerekiyor.
Eğer bir patent vekili ile çalışıyorsanız başvurunuz ile ilgi bir teknik bir bilgisinin olması patentin potansiyelinin tam olarak çıkarılmasına yardımcı olacaktır. Tabii patent vekilinden sizin için icat yapmasını bekleyemezsiniz, onun görevi sizin icadınızı maksimum koruma hakkı sağlayacak şekilde hazırlamaktan ötesi değildir. Bu nedenle taslak aşamasında maksimum bilgi paylaşımı ve sonrasında da patentin icadınızı tam olarak yansıtıp yansıtmadığının kontrolü yine buluşçu olarak sizin sorumluluğunuzda olacaktır.

2) Ticari Faydayı Unutmayın: Başvuru sahipleri başarıyı patent almak olarak tanımlarken aslında geçerliliği süresince ticari fayda sağlamayacağı öngörülen bir başvuru yapmanın giderden başka bir getirisi olmuyor. Ticari değerin sadece direk gelir elde etme anlamında anlaşılmaması gerekiyor. Bu noktada maddi getiri yanında ticari fayda olarak pazardaki hareketinizi kolaylaştıran ya da rakibinizin hareketini zorlaştıran patentler de ticari bir fayda olarak görülmelidir.

3) Güçlü İstemleri Garanti Edin: İstemlerde belirtilen her noktanın tarifnamede ayrıntılı olarak açıklanması şarttır. Tarifnamede paylaşılan teknik içeriğin istemleri tam olarak destekliyor olduğunun ve bilginin doğruluğunun kontrolü buluş sahibine ait olacaktır. Bu nedenle özellikle Patent Vekilleri ile çalışırken icadın kapsamının ve istenen koruma alanının net olarak paylaşılması ve çalışmaların kontrollerinin yapılması gerekir. Önemli bir nokta da en iyi kullanım modunun farklı kullanım alanları ile beraber tarifname de belirtilmesi ve yapılan çalışma (test/deney vb.) sonuçları ile desteklenmesi gerekmektedir. Yine olası alternatif kullanım alanlarının da bu bölümde belirtilmesi patentin kapsamını genişletecektir.

4) Rüçhan Süresine Dikkat Edin: Başvuru tarihinden itibaren başlayan 12 aylık süre sizin rüçhan hakkı ile coğrafik olarak koruma alanınızı genişletmek için farklı ülke başvuruları yapmanız veya EP(Avrupa Patent Sistemi)/PCT(Uluslararası Patent Sistemi) başvurularına geçişiniz için tanınan süredir. Bu süre sonrasında başvurunuzun tescil edilmesi durumunda korumanız sadece giriş yaptığınız ülkelerde geçerli olacaktır ve bu koruma alanı genişletilememektedir. 
Çok uluslu başvurularda PCT sistem seçeneği önemli bir araç halini almaktadır. PCT tercih edilen diğer ülkelere giriş için ilk patent başvurusundan itibaren 30 aylık bir süre kazandırmaktadır. Bu süre hem başvuru ile ilgili ticarileşme faaliyetlerinin yürütülmesi hem de diğer ülke girişleri için çeviri gibi konularda hazırlık zamanı olarak büyük avantaj sağlamaktadır.

Paylaşılan bu noktalar patentin kalitesini ve buna bağlı olarak değerini arttıracaktır. Özellikle internet ve mobil girişimciliğin yoğun ilgi gördüğü ancak teknoloji temelli girişimciliğin de önem kazanmaya başladığı bu geçiş zamanlarında Fikri Mülkiyet Haklarının yönetimi ve elde edilen hakların kullanımı kapsamında belirtilen önemli noktalar, hem araştırmacılar hem de girişimciler tarafından dikkatle izlenmelidir.




Aykut Gülalanlar  | Birim Yöneticisi | Lisanslama ve İş Geliştirme
Elektrik&Elektronik Müh. | Endüstri Müh. Y.L. | PMP | Patent Vekili |

--------------------------------------------------------------------------------------------------

23 Mayıs 2013 Perşembe

Gönüllü Danışmanlık Projesi Hizmetlerine Devam Ediyor..

Ege Üniversitesi EBİLTEM TTO ve KOSGEB İzmir Güney Hizmet Merkezi Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen “Gönüllü Danışmanlık Projesi” tüm hızıyla eşleştirmelerini yapmaya devam ediyor. Projenin amacı İzmir ili ve ilçelerinde bulunan KOBİ düzeyindeki firmaların teknik ve idari konularda yaşamakta oldukları sıkıntıları konusunda uzmanlaşmış, uzun yıllar deneyim kazanmış ve sonrasında emekli olmuş ancak halen aktif olarak çalışabilen bilim insanları, sanayiciler, bürokratlar, teknokratlar ile eşleştirerek çözüme kavuşturmayı hedeflemektedir. Proje de yer alan danışmanlar hiçbir şekilde ücret talep etmemekte ve bu hizmeti gönüllülük esasına dayanarak yapmaktadırlar. Verilen hizmet süresi en az 5 en fazla 15 iş günü olarak belirlenmiş olup verilecek olan hizmet firmanın kendi ofisinde gerçekleştirilecektir. Ayrıca proje kapsamında öncelikli sektörler olarak Tıbbı cihazlar; Hassas ve Optik Aletler ile Saat İmalatı, Büro Makineleri ve Bilgisayar İmalatı, Mesleki ve İlmi Aletler ile Başka Yerde Tasnif Edilmemiş Ölçme ve Kontrol Aletleri İmali, Metal ve Ağaç İşleyen Makineler İmal, Montaj ve Tamiri, Özel Endüstri Makineleri ve Teçhizatı İmali ve Tamiri Montajı, Elektrik Sanayi Makineleri ve Cihazları İmali, Gıda Ürünleri ve İçecek İmalatı, Giyim Eşyası İmalatı, Deri ve Kürkün İşlenmesi ve Boyanması, Yenilenebilir Enerji Sektörü, Elektrik-Elektronik ve Bilişim olarak belirlenmiştir. Gönüllü Danışmanlık Projesi kapsamında son 3 aylık dönemde 6 firma ile 6 danışman eşleştirmesi gerçekleştirilmiş bulunulmaktadır. Bu danışmanlık hizmetlerinin 2 tanesi finans ve mali işler, 1 tanesi proje yazımında destek, 2 tanesi şirket organizasyonu ve yönetimi, 1 tanesi teknik konuda destek olmak üzere gerçekleştirilmiştir. Verilen danışmanlık hizmetlerinden iki tanesi tamamlanmış bulunmaktadır. Danışmanlık hizmetlerinin sonuçlanmasının ardından firmalardan elde edilen bilgiler doğrultusunda danışmanların bilgi birikimlerinin üst düzeyde olduğu firma sorunları ile oldukça ilgili olduklarını ve çözüme kavuşturmak için oldukça çaba sarf ettiklerini ve firmaya sorunların çözümü açısından çeşitli materyaller ile destek verdiklerini dile getirmişlerdir. Ayrıca danışmanların sadece çözüm için başvuruda bulunulan konu için değil farklı konularda da firmalara destek verdiklerini ve bu durumun firmaların vizyonlarında gelişmelere yol açtığını bildirmişlerdir. Gönüllü Danışmanlık danışman veri tabanını daha da geniş tutarak daha fazla firmaya ulaşmak istemekte ve farklı kurum/kuruluşlarda tanıtım toplantıları düzenlemektedir. Yapılan toplantılar ve birebir görüşmeler sonucunda Gönüllü Danışmanlık Projesi gün be gün daha da büyümekte ve daha çok firmaya çözüm yolu oluşturmaya çalışmaktadır. Sizde kendi firmanız için destek almak ya da tecrübelerinizi bizimle paylaşarak danışman havuzumuzda yer almak istiyorsanız bize ulaşabilirsiniz.

Gönüllü Danışmanlık Projesi
Proje Eşleştirme Uzmanı
Tel: 0 232 343 44 00 / 160







            

17 Nisan 2013 Çarşamba

Yenilikçi Firma ve Teknolojik Gelişim


Dünya her yönüyle hızlı bir gelişim ve değişime tanık olmaktadır. Ulaşım, haberleşme teknolojilerinde ki hızlı gelişim bunu büyük ölçüde desteklemekte ve hızlanmasını sağlamaktadır. Bu hem bilgilere ve teknolojilere ulaşımı kolaylaştırmakta hem de bu teknolojilerin daha yaygın kullanılmasına önayak olmaktadır. Hal böyle olunca arz ve talep artmakta neticede benzer alanlarda faaliyette bulunan firmalar zorunlu bir rekabetin içine girmektedir. Bu rekabet içerisinde firmalar var olan teknolojilerin geliştirilmesine bağlı olarak yeni ürünler geliştirmek durumunda kalmaktadırlar. Günümüzde yeniliğin ve ekonomik büyümenin kaynağı olarak firma gösterilmektedir. Pazarın gereksinimlerinin önceden belirlenerek bunların yeni veya yenilikçi ürünlerle karşılanması günümüz firmalarının varlık nedeni durumuna gelmiştir.

Yenilikçi firma tanımını yapmadan önce yenilik kavramına açıklık getirmek de yarar olacaktır. Yenilik, firma içinde uzmanlaşmış birçok insanın faaliyetlerinin örgütsel olarak bütünleştirilmesini gerektiren kolektif bir süreçtir. Aslında yenilik aynı zamanda bir fikri pazarlanabilir bir ürün ya da hizmete, yeni ya da geliştirilmiş bir imalat ya da dağıtım yöntemine, ya da yeni bir toplumsal hizmet yöntemine dönüştürmeyi de ifade eder. (OECD). Günümüzde yeniliğin ve ekonomik büyümenin en önemli elemanları olarak firmalar gösterilmektedir. Pazarın gereksinimlerinin önceden belirlenmesi ve bunların yeni veya yenilikçi ürünlerle karşılanması günümüz firmalarının ana amacı haline gelmiştir. Konunun uzmanları yenilik sürecini birikimli, kolektif ve belirsiz bir zaman süreci şeklinde tanımlamaktadırlar. Yenilikler mevcut bilgilerin üzerine inşa edilmektedir. Kolektiftir çünkü teknolojik koşullara ve piyasa koşullarına ait verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve ürüne dönüştürülmesi için konularında uzman pek çok sayıda kişinin bir araya gelmesi gerekmektedir. Yani yenilikçi firma dendiğinde hem kendi içinde hem de aralarında antlaşma olan firmaların oluşturduğu ağ içinde bahsedilen anlamda yenilik faaliyetlerini gösteren işletme örgütü anlaşılmalıdır. Yenilikçi firmalar çevresinde etki yaratan firmalardır. Bir başka deyişle yenilikçi olmak büyümeyi beraberinde getirir. Bunu yapmak için firmaların kendi analizlerini çok iyi yapmış olmaları, stratejik açıdan nerede olduklarını bilmeleri, işbirliğine önem veriyor olmaları kritik noktalar arasında yer almaktadır. Tabi bir firmada yeniliğin ortaya çıkmasını sağlayan faktörler vardır. Bu faktörler genel olarak iki madde de toplanabilir.

Şirket içi belirleyiciler; şirketin yaşı, büyüklüğü, sahiplik statüsü gibi genel şirket özelliklerini; entelektüel sermaye, firma kültürü ve firma içi iletişim kanallarının açıklığını, idari özellikler ve liderlik gibi firma yapısı unsurlarını ve işbirlikleri, bilgi yönetimi, yatırım ve maliyet stratejileri, rekabet unsurlarının baskısı gibi firma stratejilerini içermektedir. (TÜBİTAK,2007)

Şirket dışı belirleyiciler; Yapılan çalışmalar, analizler neticesinde firma için en önemli engellerin iç direnç ve iç eksikliklerden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Dış engellerin ise firmanın yenilikçiliğine doğrudan olumsuz bir etkiden ziyade diğer engelleri zamanla besleyen ve onları artıran bir altyapı teşkil ettiği görülmüştür. Yine de yenilikçi olmak isteyen bir firmanın öncelikle iç engelleri ortadan kaldırmaya odaklanması gerektiği aşikardır  Sektör ve pazar yapısı, kamu düzenleme ve teşvikleri, dışsal mali fonlar, yeniliği engelleyici şirket dışı unsurlar gibi dış kaynaklı belirleyiciler ise sektörlerle ilgili koşullar ve ilişkilerdir. (TÜBİTAK,2007)

Yapılan araştırmalar yenilik için farklı stratejiler ortaya koymaktadır ancak tecrübeler gösteriyor ki firma stratejileri duruma göre değişebilmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi bilişim ve iletişim teknolojisi diğer firmalarla ilişkileri, işbirliği ilişkilerini kısacası firma davranışlarını değiştirmektedir. Firmalar bir değil birden fazla alternatife kolayca ulaşmaktadırlar. Kaynaklarını, bilimsel ve teknolojik becerilerini farklı şekillerde kullanabilmektedirler. Yenilik anlamında firma kendi içerisinde ki çalışmalarla bir ürün ortaya çıkarıp patent alabilir ya da sektörü için dünyanın herhangi bir yerindeki yeni üründen lisans yöntemiyle yararlanabilir, olası teknolojileri tahmin edebilir. Böylece bilim ve dünya teknolojilerine belli oranda yön verebilir. Teknolojik anlamda köklü değişimler yaratmaya kalkmak ciddi anlamda risk olabilir ama yenilikçi olmayan firmalar uzun soluklu hayatta kalmamaktadır. Sonuç olarak bir firma yenilikçi olma anlamında farklı stratejiler üzerinden gidebilir ancak firma seçtiği stratejileri hayat geçirirken iç ve dış etkileşimle çekirdek faaliyet ve çeper faaliyetler ayrımını yaparak süreci iyi yönetmek zorundadır.

Jeoloji Mühendisi 
Patent Uzmanı  




Uluslararası Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi (2007-2010) TÜBİTAK

Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi 2011-2016 – TÜBİTAK

Bilim teknoloji ve yenilik politikaları - Vizyon 2023

Ar-Ge ve Yenilik Politikaları Vizyon 2023 ve Sonrası

Yrd. Doç. Dr. Ali FIKIRKOCA Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Görevlisi İnovasyon Brimi Yöneticisi UZEM 2012

12 Nisan 2013 Cuma

Fikri Mülkiyet Hakları ve Rekabet Hukuku İlişkisi


Ülkemizde sınai mülkiyet hakları uygulamaları Osmanlı dönemine rastlamaktadır. Bu konudaki ilk düzenleme markaların korunmasına ilişkin kuralları içeren 1871 tarihli “Alamet-i Farika Nizamnamesi”dir.  Bu nizamnameden sonra 1879 tarihinde patent konusundaki düzenlemeleri içeren  “İhtira Beratı Kanunu” bu alanda dünyadaki ilk düzenlemeler arasındadır. Cumhuriyet dönemine geçişle beraber bu konudaki çalışma ve düzenlemeler devam etmiş ve 1925 senesinde bu konuda uluslararası bir birlik oluşturulması adına Paris Sözleşmesi imzalanmıştır. 1976 da "Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) Kuruluş Anlaşması’na katılan Türkiye bu konuda önemli adımlar atmaya devam etmiştir. 1995 yılında Türkiye'nin, “Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Kuruluş Anlaşması” ve eki “Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması’ndan (TRIPS) ve Avrupa Birliğiyle Gümrük Birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesi amacıyla, TPE öncülüğünde patent, marka, endüstriyel tasarım ve coğrafi işaretler alanlarında reform niteliğinde kanun hükmünde kararnameler yürürlüğe girmiştir. En son yakın bir tarihte 13 Aralık 1994 tarihinde 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (4054 Sayılı Kanun) ile Türkiye uluslararası standartlara uygun rekabet kurallarına kavuşmuştur. Rekabet Kanunu 3 temel yasaklama ve muafiyet rejimi öngörmektedir. Bu 3 temel yasaklamayı aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

  • Rekabeti sınırlandırıcı anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği kararları (4054 Sayılı Kanun, Madde4)
  • Hâkim durumun kötüye kullanılması (4054 Sayılı Kanun, Madde6)
  • Birleşme ve Devralmaların Kontrolü (4054 Sayılı Kanun, Madde7)

Piyasa ekonomisinin temel dayanağı olan rekabet yeniliklerin ortaya çıkması anlamında önemli bir katalizör görevi görmektedir. Fakat rekabet tek başına bilginin üretimi ve yeniliğin ortaya çıkması için yeterli olmamakta başka motive edici unsurlara ihtiyaç ortaya çıkmaktadır. Mal ve hizmet piyasası göz önüne alındığında yeniliklerin ortaya çıkması yeni bilgilerin üretilmesine bağlıdır. Fakat üretilen yeni bilgilerin başkaları tarafından kullanımı engellenemez çünkü genel olarak bilgi kamu malı niteliği taşımaktadır. Durum böyle olunca da bilgiyi üretecek kişi kendi rızası olmadan diğer kişilerin kullanımını engelleyemezse zaman içerisinde yeni bilgi üretmek için motivasyonunu kaybedecek ve zamanla yeni bilgi üretimi yok olacaktır. Bu durumda teknolojik gelişimleri innovasyonu sekteye uğratacak, rekabet ortadan kalkacak ve piyasa durağan bir hale geçecektir. İşte bu durumun ortaya çıkışının önlenmesi adına fikri mülkiyet hakları sistemi kurulmuştur. Sistemin ana felsefesi bilgi üretenlerin bir şekilde ödüllendirilmesi, üretilen yeni bilgilerin yayılarak toplum yararına sunulması ve yeni bilgilerin üretilmesine ön ayak olmaktır. Bilginin üretilmesi sanayiye uygulanır hale gelmesi bu haliyle korunması önemlidir. Dolayısıyla bilgi ekonomik gelişmenin mihenk taşı olarak görülmektedir.

OECD çalışmalarında bilgiye dayalı ekonomi şöyle tanımlanmaktadır:

“Bilgiye dayalı ekonomi, içerisinde bilgi üretim ve kullanımının zenginlik üretiminde baskın bir role sahip olduğu ekonomidir. Bu sadece bilginin sınırlarının geriye doğru itme değil aynı zamanda, bütün ekonomik faaliyet şekillerinde bilginin her türünün daha etkin kullanımı ile ilgilidir.…”


Hal böyle olunca da daha fazla etkin yeni bilgiye sahip firmalar daha güçlü hale gelmektedir. Aynı paralelde bilginin önemini kavrayan ve bilgi üretimini destekleyen devletler uluslararası arenada daha kuvvetli hale gelmektedir. İşte bu noktada yukarıda da değinildiği gibi bilgiye dayalı üretilenlerin korunması çok büyük önem teşkil etmektedir. Bu noktada devreye Fikri ve sınai mülkiyet hakları girmektedir.

FMH hukuk sisteminin esası buluş sahibine o buluşu belli süre zarfında kullanmasına, kendi rızası dâhilinde başkalarına kullandırma, kendi rızası dışında kullanmayı önleme hakkının verilmesine dayanır.

Rekabet hukuku ile FMH hukuk sistemi birbiriyle çatışır gibi görünse de aslında aynı amaca hizmet etmektedir. İlk bakışta fikri mülkiyet hakkı belli zaman aralığında belli bir piyasada tekel hakkı gibi görünse de piyasadaki diğer teşebbüsler yeni fikirler üreterek rekabete girebilirler. Aslında bugün piyasada bu kadar çeşitliliğin oluşu ve teknolojinin bu kadar gelişip yaygınlaşması temelde FMH hukuk sistemine dayalıdır. Ayrıca rekabet hukuku fikri mülkiyet hukukuna konu olan bilginin toplum yararına kullanılması konusunda katkı sağlamaktadır. Bu katkılar şu şekilde sıralanabilir.

  • Yol gösterici nitelikte düzenlemelerin yapılması (AR-GE Tebliği gibi),
  • Lisans anlaşmalarına ve ilgili diğer FMH kullanımına ilişkin anlaşma ve uygulamalara (örn. patent havuzları)müdahale edilerek rekabeti engelleyici uygulamaların önüne geçilmesi,
  • Zorunlu lisans uygulamaları,
  • Bir FMH devrine dayalı yoğunlaşmaların kontrolü gibi uygulamalarla bilginin yayılması ve kullanımı.

Sonuç olarak bilgi ekonomide hem girdi hem de çıktı olarak önemli bir yer sahibidir. Rekabet bilginin üretilmesini arttıran bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Fikri mülkiyet hakları hukuku da bilginin kamu niteliği taşımasından kaynaklanan aksaklığı gidermektedir.  Böylece rekabet hukuku ve fikri mülkiyet hakları hukuku dengeli bir şekilde yeni bilgilerin üretilmesi ve sağlıklı bir şekilde yayılarak ekonominin gelişimi açısından önemli bir rol oynamaktadır.

Jeoloji Mühendisi
Patent Uzmanı 

Kaynakça: 

OECD (1996) “The Knowledge Based Economy” Paris.

2013 yılı Rekabet Raporu

TRIPS Anlaşması

Teknoloji, Yaratıcılık ve Fikri Mülkiyet sertifika programı Rekabet Hukuku ve Fikri Mülkiyet Hakları ilişkisi Yaşar Tekdemir

“2008/2 Sayılı Teknoloji Transferi Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği”,

4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un

4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4 ve 5 inci Maddelerinin Teknoloji Transferi
Anlaşmalarına Uygulanmasına Dair Kılavuz

“Birleşme/Devralma İşlemlerinde Rekabet Kurumunca Kabul Edilebilir Çözümlere İlişkin Kılavuz”,


14 Mart 2013 Perşembe

Enerjide Bir Umut Daha "Yanıcı Buz"


Daha önce EBİLTEM Blog’ da kaya gazı ile ilgili yeni yaklaşımlardan bahsetmiştik. Bu yazıda da yeni alternatif yanıcı buzdan bahsetmek istiyorum. Yanıcı buz kolayca tutuşan donmuş doğal gaz olduğundan temiz ve sürdürülebilir enerji kaynağı olarak umut taşıyor. Bilim insanlarına göre gelecekte okyanus dibinden ve kutuplardaki sürekli donmuş topraklardan toplanan buzlardan elde edilen doğal gaz ile evlerimizi ısıtabilir, otomobillerimizi çalıştırabilir ve fabrikalarımızı işletebiliriz. Yanıcı buz yani Metan Hidrat konusunda ilk çalışmalar Dr. Collet ve Dr. Ray Boswel tarafından başlatılmıştır. Aslında yanıcı buz diye adlandırılan yeni enerji kaynağında yanan buz değil buzun içinde bulunması olası olan doğal gaz ve metan gazıdır. Gaz hidratlar, içerdikleri büyük metan hacmi nedeniyle geleceğin enerji kaynağı olabilirler. Standart basınç ve sıcaklık koşullarında, 1 m3 gaz hidrat, 164 m3 gaz ve 0.8 m3 su içermektedir. Denizel gaz hidratlarda depolanan gaz miktarının küresel kestirimleri 0.2x1015 m3’ den 7600x1015 m3’ e değişim göstermektedir (Milkov ve Sassen, 2002). Gaz hidratların temel bileşeni metan gazıdır. Metan gazı okyanusun derinliklerinde ve buzların içinde birikir. Binlerce yıl sonra bu biriken gaz, birçok organik maddenin çözünmesi ile yanıcı özelliğini arttırır. Suyun aşırı soğukluğu ve yoğunluğu sebebiyle yüksek bir basınç oluşur. Bu sayede "Gaz hidratlar" açığa çıkar. 
Açığa çıkan bu gazlar, buzların büyük kafeslerinde birikir. Buzların kırılması, su altında bir doğal afet vb. olaylarında bu gaz hidratlar açığa çıkar ve okyanusa karışır. Aslında basınca çok dayanıklı olduklarından kırılması çok zordur. Dr. Tim Collett, “Gaz hidratlar, güneş enerjisi ya da hidrojen tabanlı enerjiler gibi temiz enerji kaynakları etkin olarak kullanıma girinceye kadar geçireceğimiz süreçte bir köprü görevi görebilir” diyor. Gaz hidratların, diğer fosil yakıtlara oranla çok daha küçük miktarda karbon ayak izine sahip olduklarını ve küresel ısınmaya karşı mücadelede çok önemli bir yer tutabileceklerini de ekliyor. Dr. Tim Collet ve ekibinden sonra günümüzde pek çok bilim insanı bu konu üzerinde çalışmakta ve en verimli şekilde bu kaynaktan yaralanmanın yollarını aramaktadır. Dünyanın çeşitli bölgelerinde ciddi rezervlere sahip gaz hidrat kaynakları keşfedilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Alaska, Japonya bunların arasında yer almaktadır. Hatta Japonya Mühendisler metan hidrattan doğal gaz üretip kullanmaya başladıklarını belirttiler. Tüm enerji ihtiyacını dışarıdan sağlayan Japonya için bu gerçekten bir alternatif olabilir. Devlete bağlı olarak çalışan bir gaz şirketi olan JOGMEC’e bağlı mühendisler, basınç azaltma yöntemiyle metan hidratı, metan gazına dönüştürmeyi başardı. Fakat bu yöntem henüz endüstriyel anlamda hayata geçmeye hazır değil.  Fakat yetkililer Metan hidrattan gaz üretimine yönelik teknolojileri önümüzdeki beş yıl içerisinde hayat geçirmeyi planladıklarını belirtiyor. Bu konuda çalışmaların artmaya başlaması da gösteriyor ki kaya gazından sonra yanıcı buz da devlerin patent savaşlarında önemli rol oynayacağını gösteriyor.
Japonya’ da araştırmanın umut verici şekilde sonuçlanması dünyada ki mevcut metan hidrat yataklarının değerlendirilmesi açısından ulaslarrası arenada  dikkat çekici olarak değerlendirilmektedir.

Özgür GÜVENENLER
Jeoloji Mühendisi
Patent Uzmanı

 Kaynakça:


Milkov, A.V., & Sassen, R. (2002). Economic geology of offshore gas hydrate accumulations and provinces. Marine and Petroleum Geology, 19, 1-11
Bilim Teknik Dergisi - Mayıs 2009
American Chemical Society

5 Mart 2013 Salı

Finansal Açıdan ve Etkinlik Açısından Yeşil Enerji Kaynakları



Finansal Açıdan ve Etkinlik Açısından Yeşil Enerji Kaynakları

Artık evlerde kullanılan yani hane halkının tüketiminde olan enerji bile bulunduğu yerde üretilebiliyor!

Sadece endüstriyel kullanım için değil apartmanların çatılarına yerleştirilen ve içerisinde fotovoltaik piller olan güneş panelleriyle bu mümkün!

Günümüzde enerji kaynaklarının enerji talebini karşılayabilmesi dünya açısından hem bir sorun hem de etkinliğin ve maliyetle beraber karlılığın doğru analizi sonucunda oluşacak katma değeri yüksek bir pazar. Bununla beraber belli bir ömrü olan yani tükenebilir fosil kaynaklar yerine yenilenebilir enerji kaynakları yani güneş, rüzgar gibi yeşil enerji kaynaklarının kullanımı da her geçen gün hem ekonomik hem de çevresel sebeplerden ötürü artmakta. Aşağıda orijinali İngilizce olan yazının amacı da, yeşil enerji kaynakları hakkında bilgilendirme yapıp bu kaynakların kullanım örneklerini finansal yönden incelemektir. 

Green Energy Elements – Green Finance

Today energy demand and supply are one of the most important discussing points in the world. For a sustainable energy supply, in other words the ability of future of energy supply, in order to meeting with needs of energy renewable energy sources should be more common used. This article aims to identify various green energy sources such as solar and wind energy and biofuels, government support for this industry and main companies in this sector.

Renewable energy, after its generation, needs to be stored in a medium for use with autonomous devices as well as vehicles (Source: Wikipedia). Instead of carbon and petrol using, renewable energy sources are important for not only environmental issues and but also future of the sector so awareness of elements of green energy will provide more healthy, cheaper and more effective energy in not only industrial way but also domestic way.
Green Energy Elements

Geothermal Power: Geothermal energy is a heat that is living earth’s crust. Waters that are outcrops procures to be able to benefit from geothermal power in mostly heating applications and electricity production.

Solar Energy: Solar energy is based on technology of acquiring energy from sunlight. Since 1970 not only costs of solar energy has started to decrease, but also technological developments has started to increase and solar energy has been accepted as a clean energy source.

In the past solar energy systems were using in order to heat the water but now photovoltaic panels that have 15% performance of solar energy are giving the chance of electricity producing.

Average sunbath time of Turkey is 2623 hours for a year. So this number equals to 110 days sunbath time in total. Solar collectors can produce nearly full capacity even in foggy and cloudy weather conditions because ultraviolet radiations can pass the cloudy surfaces.

Most common solar energy applications are;

o   Heating water,

o   Electricity production.
 
Wind Energy: Wind energy is not only clean, abundant and renewable but also has exploit opportunity in all over the World. Structure of wind towers consist of wind turbines that has very big rotor in order to transmitting wind energy to electrical energy. These turbines can be in the ground or inflight.

Hydrogen Energy: Hydrogen is a clean energy source that can be produced from primary energy sources with extricating hydrogen in water and natural gas. Nowadays some automotive companies are using hybrid systems using both hydrogen & petrol. Hybrid systems are decreasing released polluted air 30 – 40 percent comparing with other systems.

Wave Power: Wave energy is a kind of renewable energy that can practiced on waves on oceans and big seas. Total potential wave energy is more than 2.5 terra watt (Tidal power’s energy). Countries that have powerful winds on their coasts can use wave energy for their energy needs’ 5 percent or more.

Tidal Power: Tidal energy that practices upon tidal actions in seas is a renewable energy source. The reversible movement of tidal turbines benefits from sea’s swell and descend and works for producing electricity while using this sea level difference.

Green Finance

Green energy sources provide to community eco-friendly energy such as solar energy, wind energy, wave energy that can be applied to mostly produce electricity, heat water. Comparing with other energy elements setting up a green energy plant has also cost advantages. For example directly related with construction sector, building a greenhouse that can produce energy on its own, effects on general costs of construction between 2 and 8 percent of increasing but at the same time it effects between 35 and 40 percent of decreasing on energy costs (Source: Ekonomi, Milliyet).

Looking for general data of all green sources;

Ø  Wind energy plants; in 2008 maintenance and operation costs was 30,900 Euro per MW. In 2011 it is 19,200 Euro (38% percent decreasing on costs) (Source: www.yesilekonomi.com)

Ø  Solar energy capacity of Turkey is 380 billion kWh for every year and with looking for the 2011 data of Turkey’s electricity consumption is 229 billion kWh. Cost of setting up a solar energy plant that has 1 MW power is decreased to 1.5 million dollars. Turkish government purchases solar power from 13 cents according to Renewable Energy Law and gives 10 years purchasing guarantee.

Ø  Retrace interval of a solar energy plant that needs 4600 km2 is about 7 or 10 years. 

Ø  According to German Clean Energy Report, global clean energy market reached 2 trillion dollars and it will be 4.4 trillion dollars in 2025 in all over the World (Source: GreenTech made in Germany 3.0).

Main Photovoltaic Manufacturers in the World

Company
Country
Suntech
China
JA Solar
China
First Solar
USA
Sungen Solar
China
Trina Solar
China
Motech Solar
China
Q-Cells
Germany
Gintech
China
Sharp
Japan
Canadian Solar
China

Main Wind Turbine Manufacturers in the World

Company
Country
Vestas
Denmark
Sinovel
China
Goldwind
China
Gamesa
Spain
Enercon
Germany
GE Energy
USA
Suzlon Group
INDIA
Guodian United Power
China
Siemens Wind Power
Germany
Ming Yang
China

Conclusion

Today energy supply and energy consume is main discussing point of all over the World even energy search activities are in outside of the World to find more sources. At the same time effects of energy consuming is also researched because of such results air pollution, carbon diffusion and water pollution.

For finding not only renewable but also eco-friendly energy sources green energy concept is getting more important for every passing day. It’s related with mostly energy companies but at the same time all society are affected by energy source choosing.

Solar energy and wind energy are the most common examples of green energy concept that has 27 Billion Dollars at just 1st quarter of 2012 (Source: Bloomberg New Energy Finance). So not only ecological way but also financial way there is sharply increase on Green Energy usage for all over the World in order to provide not only competitive and cost-effective but also eco-friendly energy to meet with the surplusage demand at every turn.